Herkesin içinde bir şeytan yatar. Tüm mesele onu uyandırabilmekte.
*
^ Model - Pembe mezarlık
^ Naz Ölçal - Tek nefes*
İnişli çıkışlı bir hayatım olmuştu hep. Bazen en dipte, yapayalnız bulmuştum kendimi. Bazen de en yukarıda, zirvedeydim ve yanımda çok sevdiğim insanlar vardı. Şimdiyse bir dağ gibi düşündüğüm hayatımın ortasındaydım. Tekrar zirveye tırmanmaya çalışıyordum ama bunun nedeni orada mutluluğa erişmek değil, kendimi zirveden aşağı bırakmaktı. Bana kollarımı iki yana açıp hissedersem özgür olabileceğimi gösteren adama gitmek içindi tüm çabam. Ona giderken, ona sarılırken huzurlu olabilmek içindi ama belki de bu yaptıklarımdan sonra tanrı onu bana layık görmeyecek ve Toprak'ı bu dünyada yitirdiğim gibi inandığım ahirette de kaybedecektim. Yine de onun adını yaşatmak buna değmişti. Hep değecekti. Toprak iyi bir adamdı ve ona hakkını vermeden gideceğim cennettense iyiliğini tüm dünyaya duyurarak cehennemde yanmayı yeğleyecek kadar çok aşıktım ben de o adama.
Aşk fedakarlık demekse eğer benim onun için yapabileceğim en büyük fedakarlık buydu zira: Ondan vazgeçmeyi göze almak.
Gözümü kırpmadan başına geçirilmiş torbayla elleri ve ayakları bağlanmış sandalyede oturan Ferit'e baktım. Hemen yanında da Kerem bağlanmıştı tekrar. Cenk, ben dün gece Poyraz ile konuşurken Ferit'i yakalamış ve Kerem'in tutulduğu depoya getirmişti onu. Şimdi ikisi de birbirinden habersiz otururken Ferit'in yüzünü açmak, beni gördüğünde yüzünde oluşan o hayal kırıklığını görmek istiyordum ama hala her ikisi de uyuyordu. Cenk, her zamanki gibi nereden temin ettiğini bilmediğim iğnelerle onları bayıltmıştı. Tüm bu olanlardan Savaş ve Müge'yi uzak tuttuğum için bir kere daha kendimi tebrik ettim birden. Yarın gece, bu saatlerde olacaklardan hiçbiri sorumlu olmamalıydı çünkü vahşetin aslını bizzat ben, eski dostları İdil, gerçekleştirecektim.
Ferit'in kıpırdanmaya başladığını gördüğümde başını omzuma yaslamış uyuklayan Cenk'i dürttüm. Uykusu hafif biriydi Cenk. İrkilerek uyandığında bana şaşkınca baktı birkaç saniye. Gözlerini kırpıştırıp nerede olduğunu hatırlamasına izin verdim. Nihayet kendine geldiğini fark ettiğimde ise çenemin ucuyla Ferit'i gösterdim. Kıpırdanmaları iyice artmıştı. Başını sallayarak ona doğru yürüdü ve kafasındaki torbayı çıkarıp attı. Ferit'in gözleri kapalı olsa da bir şeyler sayıklamasından anladığım kadarıyla uyanmak üzereydi. Tiksindiğim gözleri yavaşça aralanıp nerede olduğunu çıkarmaya çalışırken bacak bacak üstüne atıp saate baktım. Gece yarısına az kalmıştı. Yarın bu saatlerde olacakları düşündükçe içimde peydah olan o gerginliği bastırmak iyice zorlaşıyordu. Ferit bilincini tamamen geri kazandığında gözleri dikkatle etrafta gezindi. Bakışlarımız kesiştiğinde ilk defa ona baktım ben de.
Gözlerinin altı mosmordu. Hap aldığı ve çok içki kullandığı için bunlar normaldi ama normal bir iş adamı gibi durması gerektiğinde bir şekilde gözlerindeki morlukları kapatıyordu. Bakışlarındaki dehşet ve nefret ise oralarda bir yerlerdeydi daima ama o gece o partide gördüğüm kadarıyla en az benim kadar iyi beceriyordu maskeler takınmayı. Ferit şaşkınca gözlerini büyütürken dudağımı büküp tırnaklarıma indirdim gözlerimi. Kerem'i görmüştü o da bu sırada. Bakışlarındaki şaşkınlık daha da artarken o gece o partiye gitmemin gerekliliğini bir kez daha anladım. Bu sayede düşmanlarımı en yakından gözlemleme fırsatı bulmuştum ve şimdi, tam da şu an bu çok işime yarıyordu. Ferit yeniden bana baktığında "Gizem!" diye haykırdı. "Ne yaptın sen?"
Hemen arkasında duran Cenk ile göz göze geldiğimizde ikimiz de şuh birer kahkaha attık. Gülmeyi sürdürürken "Gizem mi?" diye yarı alaylı sesimle sordum. "Seni bağlayıp karşına oturdum ve sen hala bana böyle mi sesleniyorsun?" Ayağa kalkıp ellerimi birbirine vurdum ve onu alkışladım. Ferit bana hala konduramadığı ihaneti anlamaya çalışarak bakıyordu. "Bana olan hislerinin seni bu kadar aptal edeceğini hiç düşünmüyordum, Ferit." dedim. Yüzüm tüm duygulardan arınmıştı. Elimle belimdeki silahı çıkarıp gözünün önünde salladım. Ona doğru attığım her adımda konuşmaya başlamıştım. "Seni, zeki bir adam sanırdım." Tam karşısına geçtiğimde silahın ucunu çenesine sürttüm. Başını benden çekmeye çalışırken "Yapma böyle," diye yalancı bir hüzünle konuştum. "Bana aşkla bakmanı seviyordum oysa ben."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkinci Tekil
Teen Fictionİdil, çok küçük yaşta ailesi tarafından terk edilmiş bir kızdı. Verildiği yurtta da, yurttan ayrıldıktan sonraki hayatında da bu terk edilmişlik onun hayata bakış açısını değiştirmişti. On dokuz yaşına geldiğinde İdil hala hayata karşı sert bariyerl...