Hayatın hepimizi ortak bir paydada birleştirdiği bazı değerleri vardır. Acı gibi, sevinç, hayal kırıklığı ya da öfke gibi. Zengin de acı çeker mesela kimi zaman, yoksul da. Kaderin dayattığı farklılıklar bu duygu karşısında temelinden sarsılan bir bina gibi yıkılıverir, enkazı düşer önümüze. Acının rengi yoktur derler, tıpkı hayal kırıklıklarının tarifinin olmamasına benzetirler. Öyledir de. Acıyı bir kılıfa sokamazsınız, hayalleriniz parçalandığında dünya üzerinde sizin gibi biri daha olmadığını söyleyemezsiniz. Çünkü vardır; belki de sizinle aynı anda bambaşka şehirlerden birinde gözyaşı döken birileri illa ki vardır. Zira yaşamın cilvesi, bireysel değil evrenseldir. Ve bir o kadar da aşılmaz.
Önünde durduğum, yan yana kazılmış iki mezarlığa bakarken derin bir nefes aldım. Buraya yıllar boyunca gelmemiştim ama bu gelişim, hep buradaymışım gibi hissettirmişti. Usulca iki mezarın ortasında dikildim ve taşlardaki isimlere baktım sırasıyla.
Uygar Toprak Alkay
İdil Ilgar
Dudağımın kenarında buruk bir tebessüm oluşurken dizlerimin üstüne çökerek taşla boyumuzu eşitledim. Birkaç saniye boyunca Toprak'ın mezarında gezdirdim gözlerimi. Ardından İdil'in toprağından bir avuç alıp burnuma yaklaştırdım. Bu yaptığım komiğime gitmişti. Silkelenerek toprağını bırakıp "Selam İdil," diye mırıldandım. Sesim bocalayışımdan mütevellit çatallı çıkmıştı. Bu beklediğim bir durumdu aslında ama ne yalan söyleyeyim, bir yanım bunun olmamasını ummuştu. Çünkü araya yıllar girmişti, çok uzun yıllar.
Göğsümü şişirerek üstümdeki gömleğin yakasını düzelttim. "Beni hatırladın mı İdil?" Güldüm yine. "Benimki de soru, değil mi? Sen hiçbir şeyi unutmazsın." Bir tutam saçım ılık rüzgardan dolayı alnıma düştü. Aldırmadım. "Ama ben unutuyorum. Ölülerin hafızası nefesi kesildiği an dursa da kalanlar için anılar birikmeye devam eder. Benimki de ediyor. Senden sonra o kadar yüz gördüm, o kadar insan tanıdım ki şimdi bir siluetsin kafamda. Sadece resimlerine baktığımda arada, aşina olduğumu hissediyorum hala sana. Ha, sakın yanlış anlama çok insan tanıdığımı söyledim diye. Tanıdım tanımasına ama inan bana hiçbiri senin gibi olamadı içimde. Bir şeyleri sığdıramadım, senin yerini söküp başkasına sunamadım hala. Ne aptalca bir konuşma ama! Sen öleli dokuz sene geçmiş, hayat her anlamda değişmiş ama bendeki yerin hala aynı. Babamın ve amcamın katili olduğunu bile bile seviyorum hala seni. O eski Poyraz'dan zerre iz kalmasa da dışımda, içimde bir yerse hala sen varsın. Otuz beş yaşındayım. Öğretemedi yıllar bana bilemiyorum sen nasıl aşılırsın hala. Her neyse, iyi saçmaladım kusuruma bakma İdil. Ve tabi sen de Toprak." Dudaklarımı sıktım.
"Buraya çok daha önce gelmek istedim aslında, ilk zamanlarda her gün hatta. Gelmek istedim, mezarının taşını söküp haykırmak, bana neden bu acıyı yaşattığını sormak istedim cevabını bile bile. Sana kızmayı çok istedim İdil, senden nefret etmeyi her gece diledim. Haksız olmanı nasıl istedimse bunu da öyle yürekten istedim ve tuhaftır ki yine sana kaybettim.
Şimdiyse, yıllar sonra buradayım güzelim. Sana anlatmak istediklerim var da biraz. Seneler evvel şu mezarın başında seninle konuştuğumuz gece gözlerinde beni en iyi anlayan insan olduğunu hissetmiştim. Belki artık karşımda gözlerin yok ama yine de gelmek istedim sana. Damarlarımda ikinizin katillerinin kanıyla üstelik.
Nereden başlasam bilemiyorum... O kadar çok şey oldu ki bu dokuz yılda. Belki olduğun yerde görüyorsundur bizleri ama yine de bahsedeceğim bir şeylerden. Bahsetmem lazım. Ailenle gireyim meseleye en iyisi.
Kardeşin, Ege. On altısını doldurdu, on yedi yaşında pırıl pırıl bir delikanlı o artık. Ablasına çekmiş, güzel bir genç şimdilerde. Arada magazin sayfalarında denk geliyorum ona, iyice ünlenmiş babanın biricik ve mütevazı veliahtı olarak insanların kalbine taht kurmuş durumda. Bilmek istersin belki, seni hala unutmadı. Eskişehir'de, Toprak'ın ailesinin yanına yerleşti lise için. Onlar kardeşini kendi öz evlatları gibi seviyor ve kolluyor. Nereden biliyorsun diyeceksin, itiraf etmem gerekirse takip ettim yıllarca. Senden bir iz olan her şeyi, elimde olmadan uzaktan izledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkinci Tekil
Novela Juvenilİdil, çok küçük yaşta ailesi tarafından terk edilmiş bir kızdı. Verildiği yurtta da, yurttan ayrıldıktan sonraki hayatında da bu terk edilmişlik onun hayata bakış açısını değiştirmişti. On dokuz yaşına geldiğinde İdil hala hayata karşı sert bariyerl...