XVIII. Nezaket Sahibi Adam

329 18 8
                                    

Doktorun şanslı kızına yüce bir armağan vermeye karar vermiş olan Mr. Stryver, uzun tatiline çıkmak için kasabadan ayrılmadan evvel ona bu mutlu haberi iletme konusunda azimliydi. Meseleyi bir süre daha kafasında tarttıktan sonra bir girişimde bulunmanın iyi olacağı sonucuna varmıştı, daha sonra 29 Eylül'deki Aziz Mikâil (Michaelmas) Yortusu döneminden bir ya da iki hafta önce ya da Noel ile 13 Ocak'taki Poitiers'li Aziz Hilarius (Hilary Term) Yortusu (13 Ocak) arasındaki bir dönemde, düğün programını yapmaya vakitleri olacaktı.

Davasının gücüne gelince, bundan en ufak bir şüphesi yoktu ama yargıya giden yolu görebiliyordu. Jüriyle dünyevi temellerle –ciddiye alınabilecek tek temel buydu zaten– tartıştığı net bir davaydı bu ve en ufak bir zayıf yanı yoktu. Davacı olarak kendisini çağırdı, kanıtlarla başa çıkmak mümkün değildi. Davalının avukatı dava özetini fırlattı ama jüri dönüp bakmadı bile. Avukat Stryver, C.J. bu davadan daha basit bir davanın olamayacağına ikna oldu.

Bu yüzden, Mr. Stryver uzun tatiline resmî bir teklifle, Miss Manette'i Vauxhall Bahçeleri'ne davet etmekle başladı; olmayınca Ranelagh Bahçesi'ne gitmeyi teklif etti; o da olmayınca Soho'ya gidip soylu düşüncesini açmanın uygun olacağına karar verdi.

Böylece Mr. Stryver, çıktığı uzun tatilin tazeliğiyle, Temple'den çıkıp Soho'ya doğru ilerledi. Kendini Soho'ya attığında onu Temple Bar'ın daha Saint Dunstan taralındayken görenler, kaldmmda zavallı insanlan ite kaka, kasıla kasıla yürüyüşünden onun ne kadar kendinden emin ve güçlü olduğunu anlayabilirdi.

Yolu Tellson Bankası'nın önünden geçen Mr. Stryver'ın aklına, hem Tellson'un müşterisi olduğundan hem de Manette'lerin yakın dostu Mr. Lorry'yi tanıdığından, bankaya uğrayıp Mr. Lorry'ye Soho'da parlayan güneşten bahsetmek geldi. Böylece boğazında hafif bir hırıltıyla kapıyı iterek açtı, iki basamağı sendeleyerek indi, kocamış iki veznedarın önünden geçerek kendini, hesaplar için tutulan çizgili kocaman defterlerin başına oturmuş olan Mr. Lorry'nin arka taraftaki küflü bölmesine attı; penceredeki dikey demir parmaklıklar da rakamları ayıran çizgiler gibi, göğün altındaki diğer her şey ise bunların toplamı gibi duruyordu.

"Selam!" dedi Mr. Stryver. "Nasılsınız? Keyifler iyidir umarım."

Girdiği her ortamda, her yerde iri kaçması Mr. Stryver'ın en büyük özelliğiydi. Tellson için de fazla cüsseliydi, öyle ki uzak köşelerde oturan yaşlı kâtipler başlarını kaldırıp sanki kendilerini duvara sıkıştırmış gibi sitemli gözlerle baktılar ona. ötede gazetesini okuyan Müdür, Stryver'ın kafasrkendi sorumluluk alanına dayanmışçasına ters bir ifadeyle başını kaldırdı.

Sağduyulu Mr. Lorry, böyle bir ortamda nasıl konuşulması gerektiğini ortaya koyan bir ses tonuyla, "Nasılsınız Mr. Stryver? Nasılsınız efendim?" dedi ve elini sıktı. El sıkışında, Tellson'daki her memurun. Müdür ortalarda olduğu zaman, bir müşterinin elini sıkarkenki hâl vardı. Sanki o eli sıkan kendisi değil de, Tellson ve Ortakları Şirketi'ydi.

"Size nasıl yardımcı olabilirim Mr. Stryver?" diye sordu Mr. Lorry, işadamı sesiyle

"Yok teşekkür ederim; bu kişisel bir ziyaret Mr. Lorry; sizinle özel bir şey konuşmak için geldim."

"Öyle mi?" dedi Mr. Lorry kulak kesilerek ama gözleri ilerdeki Müdüre kaymıştı.

"Ben gidiyorum," dedi Mr. Stryver kollarını kendinden emin bir şekilde masaya dayarken; büyük bir masa olmasına rağmen yarısını kaplamıştı. "Küçük tatlı arkadaşınız Miss Manette'e evlenme teklif etmeye gidiyorum Mr. Lorry."

İki Şehrin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin