XXXVII. Kapı Çalınıyor

220 12 6
                                    

"Onu kurtardım işte." Sık sık gördüğü düşlerden biri değildi bu; gerçekten yanlarındaydı Charles. Karısı ise hâlâ titriyordu ve içinde belirsiz ama yoğun bir korku vardı.

Hava o kadar sisli ve karanlık, insanlar o kadar yoğun bir kinle dolu ve değişken, masum insanlar ufak bir şüphe yüzünden ya da sırf kötü niyetten o kadar sık ölüme gönderiliyor ve en az kocası kadar suçsuz ve eşleri için en az kocası kadar değerli olan bir dolu adamın başına her gün kocasının başına gelenlerin geldiğini unutmak o kadar imkansızdı ki, Lucie'nin yüreği umduğu kadar hafifleyememişti bile. Kış öğlesinin gölgeleri düşmeye başlamıştı ve şimdi bile sokaklardan gümbür gümbür o korkunç arabalar geçiyordu. Aklı oraya kaydı ve gözleri hükümlüler arasında kocasını aradı; derken onun hemen yanı başındaki bedenine sarılıp biraz daha fazla titredi.

Onu neşelendirmeye çalışan babası, bu kadının bu zayıflığına karşılık öyle sevecen bir güç ortaya koyuyordu ki bunu görmek harika bir şeydi. Şimdi ne tavan arası, ne ayakkabıcılık, ne Yüz Beş Kuzey Kulesi vardı! Kafasına koyduğu görevi yerine getirmiş, sözünü tutmuş, Charles'ı kurtarmıştı. Artık her konuda ona güvenebilirlerdi.

Evi çok tutumlu bir şekilde idare ediyorlardı; bu en güvenli yaşama şekli olduğundan ya da insanları hor görmelerini engellemesinden değil, paraları olmamasından kaynaklanıyordu ve Charles mahkûmiyeti boyunca kendisine verilen o kötü yiyecekler için, gardiyanı için ve daha yoksul diğer mahkûmlar için bir sürü para harcamıştı. Hem bu yüzden hem de evde bir casusa mahal vermemek için uşak tutmadılar; sadece avlunun kapısında görevli olan, biri kadın biri erkek yurttaşlar ara sıra hizmet ettiler onlara; Jerry de (Mr. Lorry tamamen onların emrine geçirmişi onu) onların gündelik işlerini hallediyor, gece de onlarda kalıyordu.

"Cumhuriyet Birdir ve Bölünemez. Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik ya da Ölüm" fermanına göre her evin kapısına ya da kenarına, belli boyda harflerle, yerden belli bir yükseklikte, okunaklı bir şekilde ev sakinlerinin adı kazınmalıydı. Böylece Mr. Jerry Cruncher'ın adı da gereken şekilde listenin en altını süsledi ve öğleden sonra gölgeler iyice uzamaya başladığında bu ismin sahibi belirdi, Doktor Manette'in listeye Charles Evremonde, yani Darnay adını ekleme görevini verdiği boyacıyı gözlemekteydi.

Dönemi karartan evrensel korku ve güvensizlik içinde bütün zararsız hayat tarzları değişmişti. Doktorun küçük evinde, diğer pek çok evde olduğu gibi, ertesi güne gereken tüm ihtiyaçlar her akşam küçük miktarlarda çeşitli küçük dükkânlardan satın alınırdı. Önemli olan dikkat çekmemek, dedikodu ve kıskançlığa mahal vermemekti.

Birkaç aydır erzakları Miss Pross ve Mr. Cruncher alıyordu; Miss Pross parayı, diğeri de sepeti taşıyordu. Her akşamüstü sokak lambaları yandığında bu görevi yerine getirmek üzere yola koyulurlar, gereken erzakları aldıktan sonra eve getirirlerdi. Miss Pross uzun süredir bir Fransız ailenin yanında bulunmasına rağmen hiç Fransızca konuşamıyordu; oysa biraz kafası bassa kendi ana dili gibi konuşabilirdi; sonuçta (kendi deyişiyle) bu "saçmalık hakkında" Mr. Cruncher'dan daha fazla bir şey bilmiyordu. Bu yüzden dükkâna girince ne olduğunu bilmeden aklına gelen bir kelimeyi söylemek; eğer o' şey istediği şey değilse elinde bu nesneyle etrafa bakınmak ve bunu pazarlık sona erinceye kadar elinden bırakmamak gibi bir alışveriş şekli geliştirmişti. Hep bunu elinde tutarak pazarlık eder, fiyatı ne olursa olsun, tüccarın parmaklarıyla işaret ettiği fiyatın hep bir parmak eksiğini işaret ederdi.

Miss Pross, gözleri mutluluktan kıpkırmızı olmuş, "Eh Mr. Cruncher," dedi, "hazırsanız gidelim hadi."

Jerry boğuk bir sesle Miss Pross'un yanına katıldı. Ellerinin pas rengi çoktan gitmişti, ama hiçbir şey o diken saçlarını törpüleyememişti.

İki Şehrin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin