XIX. Nezaket Yoksunu Adam

302 17 1
                                    

Sydney Carton başka ortamlarda parlasa da Doktor Manette'in evinde kesinlikle parlamıyordu. Bir yıl boyunca evlerine sık sık gitmiş ama hep aksi haliyle ve asık suratıyla aylak aylak oturmuştu yanlarında. Konuşmaya tenezzül ettiğinde iyi konuşuyordu, ama içindeki ışık, üzerine ölümcül bir karanlık gibi çöken hiçbir şeyi umursamaz tavrı nadiren delip geçebilirdi.

Gene de o evi çevreleyen sokakları ve bunların kaldırımlarını oluşturan anlamsız taşları bile seviyordu. Şarabın ona geçici bir mutluluk veremediği çoğu gecelerde, başı dumanlı, mutsuz mutsuz dolaşırdı o sokaklarda; şafak tüm kasvetiyle ağarırken onun ıssız silueti ortaya çıkardı ve güneşin ilk ışıkları ötedeki kilise kulelerinin ve heybetli binaların güzelliklerini aydınlattığında o hâlâ oralarda dolanıyor olurdu, sanki bu sessiz saatler, başka zaman akla gelmeyen ve ulaşılmaz olan iyi şeylerin olacağı duygusunu uyandırırdı zihninde. Son zamanlarda Temple'daki yatağına daha az uğrar olmuştu; kendini yatağa attığı çoğu zaman ise bu pek uzun sürmüyor, kalkıp gene o mahalleye gidiyordu.

Ağustos ayında bir gün, Mr. Stryver (çakalına, "şimdi evlilikle ilgili barklı düşündüğünü" bildirdikten sonra) nazik varlığını Devonshire'a taşıdığında ve şehrin sokaklarındaki çiçeklerin görünüşü ve kokusu kötülere iyilik, hastalara şifa ve yaşlılara gençlik vermeye başladığında, Sydney hâlâ yolları arşınlamakla meşguldü. Kararsızlığı ve ne yaptığını bilmez hali bitmiş, ona canlılık veren amaçları ve bunları uygulama düşüncesiyle kendini Doktor'un kapısında bulmuştu.

Onu yukarı kata gönderdiklerinde, Lucie'yi yalnız başına çalışırken buldu. Genç kız onun yanında hiçbir zaman pek rahat olmamıştı, bu yüzden Sydney masanın yanına oturduğunda onu biraz çekingen bir şekilde karşıladı. Gelgelelim basmakalıp iki hoşbeşin ardından genç kız onda bazı değişiklikler olduğunu fark etti.

"Sizi pek iyi görmedim Mr. Carton!"

"İyi değilim. Zira sürdürdüğüm hayat sağlığıma iyi gelmiyor Miss Manette. Benim gibi hovarda tiplerden ne beklenebilir ki?"

"Kusura bakmayın ama –sormadan edemeyeceğim– daha iyi bir hayat yaşayamamanız acı bir durum değil mı?"

"Gerçekten acı bir durum."

"O zaman neden değiştirmiyorsunuz bunu?"

Genç kız Sydney'e uysal uysal bakarken onun gözlerinden akan yaşları görünce şaşırıp üzüldü. Cevap verirken Sydney'in sesi de gözyaşlarıyla doldu:

"Artık çok geç. Daha iyi bir hayatım olamaz asla. Daha da alçalıp kötüleşeceğim."

Dirseklerini kızın masasına yaslamış, eliyle gözlerini kapamıştı. Bunu takip eden sessizlikte masa titriyordu.

Genç kız onu hiç bu kadar zayıf ve kederli görmemişti daha önce. Sydney kıza bakmadan onun nasıl hissediyor olabileceğini biliyordu ve şöyle dedi:

"Lütfen bağışlayın beni Miss Manette. Size daha söyleyeceklerimi söyleyemeden dağıldım. Beni dinlemek istiyor musunuz?"

"Size bir faydası olacaksa Mr. Carton, eğer sizi mutlu edecekse bu, ben de memnun olurum."

"Ne kadar merhametlisiniz. Tanrı sizi korusun!"

Az sonra elini yüzünden çekerek sakince konuşmaya başladı.

"Söyleyeceklerim sizi endişelendirmesin. Korkmayın sakın. Genç yaşta ölmüş biri gibiyim ben. Hayatım boyunca böyleydi."

"Hayır Mr. Carton. Eminim önünüzde çok daha güzel günler var; eminim çok daha iyi yerlere geleceksiniz."

İki Şehrin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin