XXIV. Dokuz Gün

241 11 5
                                    

Düğün günü hava pırıl pırıldı ve herkes Doktor'un Charles Darnay'le konuştuğu odanın kapalı kapısının önünde hazır bekliyordu. Kiliseye gitmek için hazırdı hepsi; yani güzel gelin, Mr. Lorry ve Miss Pross –bu kaçınılmaz olaya kendini yavaş yavaş alıştırmış olan Miss Pross mutluydu mutlu olmasına, ama damadın, kendi kardeşi Solomon olması gerektiği düşüncesini aklından çıkaramamıştı hâlâ.

"Görüyor musun?" dedi gelini öve öve bitiremeyen Mr. Lorry onun o hoş, sade gelinliğinin etrafında dönüp dururken; "Tatlı Luciem, demek seni bunun için geçirmişim Manş'tan, ah ne kadar güzelsin! Tanrı'ya şükürler olsun! Bu kadar önemli bir şey yaptığımın farkında değildim! Arkadaşım Charles'a yüklediğim görevin önemini o kadar iyi bilememiştim!"

"Öyle bir niyetiniz yoktu ki," dedi doğrucubaşı Miss Pross, "nereden bilecektiniz? Saçma!"

"Öyle mi? İyi ama ağlamayın," dedi nazik Mr. Lorry.

"Ben ağlamıyorum," dedi Miss Pross; "esas siz ağlıyorsunuz."

"Ben mi Prosscuğum?" (Mr. Lorry, duruma göre, ona samimi davranma cesaretini bulmuştu artık.)

"Evet daha demin ağlıyordunuz, gördüm sizi ve hiç şaşırmadım buna. Onlara öyle güzel bir yemek takımı hediye ettiniz ki kim görse gözleri yaşarır. Bu takımın içindeki her bir çatal ve kaşık," dedi Miss Pross, "beni gözyaşlarına boğdu, dün gece kutu geldikten sonra öyle ağladım ki gözlerim görmez oldu."

"Çok mutlu oldum," dedi Mr. Lorry, "ama anı olsun diye hediye ettiğim bu önemsiz nesnelerle gözlerinizi görmez etmek değildi amacım. Ah ya! Böyle durumlarda insan kaybettiği onca şeyin farkına varıyor. Ahh ah! Şimdi yanımda elli yıllık eşim, bir Mrs. Lorry olabilirdi!"

"Olamazdı!" diye bir karşılık geldi Miss Pross'tan.

"Hayatımda hiçbir zaman bir Mrs. Lorry'nin yer alamayacağını mı düşünüyorsunuz?"

"Hıh!" dedi Miss Pross; "siz doğuştan bekârsınız."

"Eee!" dedi Mr. Lorry, gözlerinin içi gülerek ufak peruğunu düzeltirken, "haklısınız galiba."

"Daha beşiğinizde yatarken siz, bekâr kalacağınız belirlenmiş," diye ekledi Miss Pross.

"O zaman bence bir hata var bu işte, hayatım hakkında bana da söz hakkı verilmeliydi. Neyse! Şimdi, sevgili Luciem," dedi Mr. Lorry, kolunu zarifçe Luice'nin beline dolarken. "İçeriden onların sesleri geliyor ve Miss Pross'la ben, işbilir şahıslar olarak, duymak istediğin şeyleri söyleme fırsatını kaçırmak istemiyoruz. Sevgili babanı en az seninkiler kadar içten ve şefkatli ellere bırakıyorsun güzel kızım; kendisine çok iyi bir şekilde bakılacak; önümüzdeki iki hafta boyunca, sen Warwickshire ve civarındayken Tellson'un bile önemi yok (onun yanında). Baban bu iki haftanın sonunda, Galler'de geçireceğiniz diğer iki hafta için sevgili kocanla senin yanına geldiğinde, onu size ne kadar sağlıklı ve mutlu gönderdiğimizi göreceksiniz. Biri kapıya yaklaşıyor galiba. Şimdi başka biri gelip öpmeden önce, şu sevgili kızımı öpeyim bir." Alnındaki o bildik ifadeye bakmak için kızın o güzel yüzünü. bir an ellerinin arasında tuttu, sonra da Adem ile Havva kadar eski, içten bir şefkat ve incelikle onun altın sarısı saçlarını kendi küçük kahverengi peruğuna dayadı.

Doktor'un odasının kapısı açıldı ve Doktor ile Charles Darnay dışarı çıktı. Doktor'un yüzü o kadar soluktu ki –içeri girerken böyle değildi oysa– en ufak bir renk belirtisi yoktu, öte yandan hal ve tavırları aynı olsa da, eskiden Doktor'u saran o her şeyden sakınma ve korkma hissinin, belli belirsiz soğuk bir rüzgâr gibi geçip gittiği, Mr. Lorry'nin uyanık gözünden kaçmamıştı.

İki Şehrin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin