XXVII. Yankılanan Ayak Sesleri

332 12 1
                                    

Doktor'un yaşadığı köşe, mükemmel yankı yapan bir köşeydi. Lucie, kocasını, babasını, kendisini, yaşlı dadısını ve arkadaşını sessiz sedasız mutlu bir yaşantının içinde birbirine bağlayan altın ipi durmadan dolayarak huzurla yankılanan köşedeki dingin evde, yılların yankılanan ayak seslerini dinleyerek oturdu.

İlk başlarda son derece mutlu bir genç eş olmasına rağmen, elinden işin yavaş yavaş kaydığı ve gözlerinin donuklaştığı zamanlar olurdu. Yankılarla ona doğru gelen bir şey vardı, belli belirsiz, uzaklardan, zar zor duyulabilen bir şeydi bu, ama yüreğini hoplatmaya yetiyordu. İçinde pır pır eden umutlar ve kuşkular –umutlar, henüz tanımadığı bir sevginin umutları, kuşkular ise, geriye kalan günlerinde bu yeni keyfî tadamayacağı kuşkularıydı– göğsünü daraltıyordu hep. Yankılanan seslerin içinde mezarının başında yükselen ayak seslerini de duyuyordu o zaman; sonra perişan haldeki kocasını ve onun kendisi için nasıl yas tutacağını düşününce gözyaşları sel olup akıyordu.

Aradan zaman geçti ve küçük kızı Lucie dünyaya geldi. Sonra yaklaşan bu yankıların arasına kızının minik adımları ve bıcır bıcır sesleri karıştı. Gene de beşiğin yanındaki genç anne yaklaşan büyük yankıları daima duydu. Sesler yaklaşadursun, loş ev çocuğun kahkahalarıyla aydınlanmıştı ve genç annenin sıkıntılı günlerinde sığındığı, çocuklatın ilahî dostu sanki yavrusunu kollarına almış ve onu kutsal bir neşe kaynağı yapmıştı.

Dur durak bilmeden hepsini birbirine bağlayan altın ip, Lucie'nin mutluluğunu diğerlerine ilmik ilmik geçiriyor ve bunu başka her şeyden önde tutuyordu, böylece Lucie yılların yankılarında sıcak ve rahatlatıcı sesler duydu. Bunların içinde kocasının ayak sesleri güçlü ve yoğun; babasınınkiler ise sağlam ve dingindi. Miss Pross'a gelince, koşum takımlarının içindeki ele avuca sığmaz bir süvari atı gibi yankıları artırıyor, kamçılandığında burnundan soluyarak bahçedeki çınar ağacının altını eşeliyordu!

Üzüntülü seslerin olduğu zamanlarda bile kırıcı ve kaba değildi bunlar. Lucie'ninkine benzer altın saçlı minik bir oğlanın bitkin yüzünü yastığın üzerinde bir ışık halesi gibi çevrelediğinde ve o yüzünde nurlu bir tebessümle, "Sevgili anneciğim ve babacığım, sizi ve tatlı ablamı bırakıp gitmek zorunda olduğum için çok üzgünüm; ama beni çağırıyorlar, gitmem lazım!" dediğinde bile genç annesinin yanaklarını ıslatan yaşadığı acının gözyaşları değildi, ama kendisine emanet edilen ruh elinden alınmıştı işte. Onun için üzül ama ona engel olma. Tanrı'ya kavuşacak o. Tanrı korusun onu!

Böylece diğer yankılara bir de bir meleğin kanat çırpışları karışmıştı ve bunlar dünyevi değil, cennetin soluğunu taşıyan yankılardı. Sonra bahçedeki küçük mezarın üzerinde esen rüzgârların iç çekişleri de katıldı bunlara ve ikisi de yazın bir kumsalda uyuyakalmış denizin esintisi gibi, sakin bir mırıltı eşliğinde geldi Lucie'nin kulağına –bu sırada küçük Lucie büyük bir hevesle sabah faaliyetlerini yapıyor ya da annesinin dizinin dibinde, hayatına karışmış İki Şehrin diliyle bıcır bıcır konuşarak bebeğini giydiriyor olurdu.

Yankılar nadiren Sydney Carton'ın ayak seslerine cevap veriyordu. Carton yılda en fazla beş-altı defa davetsiz uğrama hakkını kullanıyordu ve bir zamanlar sıkça yaptığı gibi bütün akşamı onlarla geçiriyordu. Oraya asla içkili gitmiyordu. Yankılarda Carton hakkında fısıldanan bir şey daha vardı ve bu yıllardır bütün dürüst yankılar tarafından fısıldanıp durmuştu.

Hiçbir adam bir kadını bu kadar sevemezdi ve onu kaybetse bile, onun artık bir eş ve anne olduğunu bildiği halde böyle masum ve inatçı bir şekilde ona bağlı kalamazdı, öyle ki Lucie'nin çocukları bile Carton'a karşı tuhaf bir sempati besliyorlardı –belki de içgüdüsel bir duyarlılıkla acıyorlardı ona. Bunu yaratan hangi gizli duygulardı hiçbir yankı söyleyemezdi bunu; ama böyleydi işte, çok barizdi bu. Küçük Lucie'nin tombul kollarını uzattığı ilk yabancı Carton olmuştu ve büyürken de hep yanında oldu. Küçük oğlan ise son nefesini verirken bile onun adını sayıklamıştı. "Zavallı Carton! Benim için öpün onu!"

İki Şehrin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin