13

157 24 11
                                    

13

Turuncu Top

Neden yaşıyordum ? Bahçede ki biçilmemiş otlardan bir farkım yoktu.Babam bir alkolikti annem yoktu yanımda.Neye yaşıyordum ben ? İstediğim bir meslek yoktu.Ne para ne sağlık diliyordum ben tanrıdan.Salağın tekiydim.Hiç ama hiç kimseye ciddi anlamda yararım yoktu.Kimsenin bana ihtiyacı yoktu.Annemin ölümü bile benim yüzümdendi.O lanet topla hiç oynamasaydım o topun peşinden gitmeseydim o lanet araba çarpmayacaktı.Beni kurtarmayacaktı.Kurtarmaya değecek hiçbirşey yoktu bende.Ne bir gökkuşağı ne bir gün ışığı vardı içimde.Bir tane bile yıldız yanmıyordu ruhumda.Sorunum yoktu çünkü tüm sorun bendim.

Gözlerimi yavaşça açıp kapadım.Bahçede ki uzamış otlar arasında isimlerini bilmediğim mavi, kırmızı ve mor çiçekler vardı.Mor.Mor neden sihirli geliyordu bana ? Saçları aklıma geldi.Benim gibi yıpranmış ama buna rağmen iyi gözüken mor saçları.Tabii onlar kadar harika gözükmüyordum.

"Taehyung neden gülüyorsun acaba ?" Yüksek çıkan Bayan Hyun'ın sesiyle gözlerimi kırpıştırdım.

"Bilmem ders felsefe sanıyordum bu yüzden idealar aleminde Platon ile konuşuyordum ama şuan farkettim ki matematikmiş." Dediğimde bir kaç kişi gülerken diğerleri bu kafayı yemiş bakışları atıyordu.

Bayan Hyun tam ağzını açmış beni bir güzel paylayacakken zil çaldı.Eh yırttım sanırım.

Son ders olması sebebiyle herkes toplanmaya başladı hemen.Aklıma Dahyun gelimce gülümsedim ve ben de çantamı toplamaya başladım.Zaten içinde küçük kalemlik ve tek bir not defterim dışında birşey yoktu.

Derin bir nefes alarak sınıftan çıkmak için çantamı koluma geçirdim.Jisoo küçük yuvarlak aynasından bakarak dudağına nemlendirici sürüyordu.

"Saçlarını boyamak için çok ısrar ettin mi ?" Diye sorduğumda gözünü anlık bana çevirdi.Daha sonra nemlendiricinin aparatını çevirip kapağı taktı ve aynayı biraz gürültülü şekilde kapattı.

"Yani...İkna etmek zor oldu desem yalan söylemiş olurum." Dedi gülümseyerek.

"Benim saçımı da boyar mısın ?" Diye sorduğumda gülerek omuzuma vurdu hafifçe.Birlikte kapıya doğru ilerliyorduk.

"Bence senin tıraşa ihtiyacın var.Saçların baya uzamış gidip kestir.Hatta direk sıfıra vur kel olmak sana yakışır." Dedi uçuk ince sesiyle.Sahte bir kahkaha atarak gözlerimi devirdim ama o baya eğleniyordu.

"Jinyoung'ı kafede birşeyler içeriz diye kandırdım izin verirsen şimdi o büyük babayı sinemaya götüreceğim.21. Yüzyılda olduğumuzu öğrenmesi gerek." Dediğinde gülerek el salladım.

Sallanarak merdivenlerden inmeye başladım.Okul neredeyse boşalmıştı.Bahçede uzayan otlara dudak büzerek basketbol sahası sınırları içine girdim.

Yerdeki turuncu topa öylece baktım.Elime alıp hafifçe sektirdim sol elimle.Birden çok hafif hissettim.Basketbolu seviyordum.Sevdiğim tek şey oydu ve artık onu da yapamıyordum.Yutkunmamla melodik tatlı sesi duyuldu.

"Selam." Çekingen tavırlarını görmemle top elimden kaydı.

"Hadi yarış yapalım !" Ben daha onun selamına karşılık veremeden eğilip topu almadan önce çantasını çıkarıp kenara koymuştu.

Biçilmemiş uzun otlar arasında duran mor çiçek oydu.Mor çiçekler oydu.

Sektirerek topu potaya atmaya çalışırken görüntüsüne güldüm.Komik gözüküyordu.Topu çevik bir şekilde elinden kaptım.

"Öyle oynanmaz mor saçlı." Dediğimde kıkırdadı.Ellerini iki yana açıp "O zaman göster bakalım." Dedi.Anlık gaza gelip gülerek topu sektirip potaya yaklaşıp sağ kolumu büyük güç uygulayarak kaldırdığım an top yavaşça boyalı zemin ile buluştu.

Sol elimle sağ omzumu tutarak diz üstü yere çöktüm.Şimşek çaktığı an Dahyun önüme gelip benim gibi diz çöktü.Endişeli bakıyordu.Elleri kollarımı tutuyordu.

"İyi misin ?" Dediğinde dolan gözlerimi ve hafif serpiştirmeye başlayan yağmuru umursamadan ona anlatmak istedim.Herşeyi.

"B-ben ikinci sınıftan beri eskisi gibi basketbol oynayamıyorum.Sağ kolum y-yani omuzum çatlamıştı doktor artık oynayamayacağımı sağ kolumu çok zorlamamam gerektiğini söyledi." Sonlara doğru kısılan sesimle gözlerimi ona çıkardım.Düşmüş yüzüyle bana bakıyordu.Kahvelerinde biraz pişmanlık gördüm.

"B-ben çok ç-çok özür di-dilerim." Zorla kurduğu cümleden sonra elini dudaklarına kapamasına rağmen bir hıçkırık kaçtığında gözlerimi yavaşça kapatmamla yağmura eşlik eden gözyaşlarım düştü.

Yağmur iyice şiddetlendiğinde gözlerimi açıp ağlayan yüzünü görünce kollarımı sıkıca ona sardım.

"Senin hiçbir suçun yok." Aynı cümleyi kırk kere tekrarlamıştım muhtemelen.Sürekli bunu söyleyerek ıslanan saçını elimle okşamıştım.

Ben bu dünyada sorunsam o çözümdü.Benim yıldızım yoktu fakat o yıldızın tam kendisiydi.

Kısa ama hüzünlü bir bölümle merhabalar dear'larım...

Uzun bir süre olmayabilirim o yüzden kısa da olsa hemen atmak istedim ayrıca bunun devamına bir şey ekleseydim büyüsü bozulabilirdi sadece üzgün bir bölüm olsun istedim başka bir duygu katmak istemedim bundan dolayı kısa oldu.

DELICATE | Vhyun ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin