İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR...YENİ BÖLÜMLER YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... BOL KEYİFLER...
Çocuğun iyileşmesi büyük bir mucizeydi. Her zaman o kadar hastaydı ki bütün çocukluğu yatalak halde geçmişti. On yaşına geldiğinde ancak kendisini toparlayabilmişti. Yeni yeni ayaklanmıştı ve gün içerisinde hareket edebiliyordu. Hala zayıftı ancak toparlıyordu. Doktorlar ondan yana umutluydu.
Katolik kilisesi, ona ve annesine yuva olmuştu. Jose buradan hoşlandığını düşünmüyordu. Çok karanlık ve karamsar bir havası vardı. Rahipler oldukça korkutucuydu. Oyun oynayacak hiç arkadaşı yoktu. Burası çocuklar için uygun değildi.
Gün içerisinde Jose sadece kilisenin işlerini yapıyordu. Bahçenin yapraklarını temizlemek, mezarlığın çiçeklerini yenilemek ve şapeli düzenli tutmak işlerinden biriydi. Annesi kilisenin mutfak işleriyle ilgileniyordu. Diğer rahibelerle birlikte rahiplere yardımcı olurdu.
Kilisenin en büyük kuralı derin sessizlikti. Kutsal sessizliği bozmak büyük ceza getirirdi. Jose, başını kaldırıp büyük kiliseye baktı. Son derece ürkütücü ve büyük bir yerdi. Çok ıssızdı. Katolik kilisesi olduğu için son derece katı kuralları vardı. Üstelik son derece tenhada olduğu için çok ziyaretçisi yoktu.
"Jose"
Küçük çocuk başını çevirip annesine baktı. Çok güzel bir kadındı. Koyu kahverengi saçları ve aynı renk gözleri vardı. Ancak artık çok nadiren gülümsüyor ve hiç gülmüyordu.
Jose, elindeki tırmıkla annesine doğru döndü. Çocuğun yüzünde hiçbir anlam yoktu. Tamamen boş bakıyordu. Serafina, sakince onun karşısında durdu ve elini alnına dayadı. "Ateşin yok" dedi sakince.
"Sıkıldım" dedi Jose en sonunda. Başını çevirip kilisenin diğer tarafına baktı. Mezarlık hemen diğer taraflarındaydı. "Dışarı çıkıp gezmek istiyorum, anne"
Bu tartışmayı çok yaşamışlardı. Jose iyileşip ayaklandığından beri kiliseden dışarı çıkmak istiyordu. Ancak Serafina buna izin veremezdi. Başını sertçe iki yana salladı. "Buna izin veremem, Jose" dedi sakince. Sesi sert ve katiydi. "Alexandra dışarıdayken senin için güvenli değil"
Sürekli Alexandra diyordu. Alexandra'nın kim olduğunu bilmiyordu. Ancak annesi sürekli onun kendisini öldüreceğini söylüyordu. O kadının neden kendisini öldürmek istediğini bilmiyordu. Jose, sadece bundan çok sıkılmıştı. "Neden beni öldürmek istiyor?"
"Çünkü sen bu krallığın gerçek sahibisin" dedi annesi sakince. "Sen olmazsan bütün her şey ona ve onun sürtük kardeşlerine kalacak" dedi. Serafina, sırtını dikleştirdi ve derin bir nefes aldı. "Sakın unutma Jose. Sen bir Cross'sun. Sen her şeyin sahibisin ve günü geldiğinde onları geri almak zorundasın"
Jose, bu şehirle ilgili ne hissetmesi gerektiğini hiçbir zaman bilememişti. Burası onun için bir görev yeriydi. Şimdi ise burada olması gerektiği için buradaydı. Ellerini ceplerine sokmuş dalgın bir şekilde mezarlara doğru bakıyordu.
Annesinin mezarı da Daven Cross'un diğer üç karısıyla yan yana duruyordu. Serafina Jean Cross yazıyordu üstünde. Doğum ve ölüm tarihi vardı sadece.
Alexandra ile ilk defa burada tanışmıştı. İlk yüz yüze savaşlarını da burada yapmışlardı ablasıyla. Ancak çok öncesinde Milagros ile tanışmıştı. En küçük ablası hepsinden fenaydı. Her zaman onun nerede olduğunu bilirdi. Ancak hiçbir zaman birbirlerine karşı bir saldırıları olmamıştı.
Raven ile ise neredeyse hiç karşı karşıya gelmemişti. Onunla ilk gerçekten yüz yüze geldiği an Alexandra'nın kafasına silah dayadığı andı. Üç ablası olduğu gerçeğine alışmak zordu. Cross kadınları biraz farklılardı. Her biri birbirlerinden bağımsız ve farklı kişiliklere sahiplerdi. Ancak hepsi birbirine çok bağlıydılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CROSS KARDEŞLER 4. KİTAP- MÖSYÖ HAZEL
ActionCROSS KARDEŞLER SERİSİ SON KİTABI. JOSE ESTRADA'NIN HİKAYESİ