ÇALIŞMA HAYATININ YOĞUNLU BİRAZ ETKİLEDİ ELBETTE... HAFTALIK OLARAK BÖLÜM YAYINLAYACAĞIM ARKADAŞLAR... DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... BOL KEYİFLER...
Sarhoş olmuştu. Sarhoş olduğunu biliyordu. Zar zor yürüyebiliyordu. Mutlu mu yoksa üzgün mü olduğunu bile bilmiyordu. Yorulmuş muydu? Kızgın mıydı? Yoksa öfkelenmiş miydi onu da bilmiyordu.
Sekiz çizen adımlarla dalgın bir şekilde önünde yükselen dev malikâneye girdiğinde saat gece yarısını geçmişti. Genç adam, sallanarak kapıdan içeri girdi ve merdivenlerden yukarı doğru çıktı.
Kapı açıktı ve Alexandra büyük odadaydı. Elbette ki malikâneye geldiğinden haberi vardı ve onu bekliyordu. Jose, onun yaşadığı her şeyden haberdar olduğunu biliyordu. Alexandra olaylara karışmıyor olsa bile her şeyden haberdardı.
Erkek dengesini kaybetmeden önce kapının girişine tutundu ve alnını dayadı. Dudaklarından istemsiz bir kıkırdama döküldü. "Her zaman beni bekliyorsun değil mi?" diye sordu alaycı bir şekilde. "Cesedimi görmeyi mi yoksa yaşadığımı görmeyi mi bekliyorsun?"
Sarhoşlarla uğraşmak Alexa'nın pek uzmanlık alanı değildi. Yine de sükûnetini kaybetmedi. Kollarını göğsünde birleştirmiş bir şekilde ona döndü. "Hiçbir kardeşimin ölümünü görmek istemem" dedi en sonunda sakin bir şekilde.
"Ben istemiştim" dedi Jose gülerek. Yalpalayarak ona doğru yürüdü ve en sonunda dengesini kaybedip dizlerinin üzerine düştü. "Sizin öldüğünüzü görmek istemiştim." Dizlerinin üzerinde duran ellerine baktı. "Raven'ın Milagros'un ve senin öldüğünü görmek istemiştim"
Genç kadın derin bir nefes alıp verdi. Estradalar ile savaşmak, Cross ailesine alışmak ve bir de o dansçı kız vardı. Jose gerçekten zorlanıyordu. Bu konuda onu suçlayamazdı. Üzerindeki duygusal baskı çok büyüktü.
Alexa, bir süre sakince ona baktı. Koltuğuna doğru gidip oturdu ve sırtını geri yasladı. "Sana bağırıp çağırsaydım ya da hor görüp aşağılasaydım daha mutlu olurdun değil mi?" diye sordu dalgın bir şekilde tavana bakarak.
Ona hep o kadar nazik ve iyi davranmıştı ki Jose onunla kurduğu bağın sadece suçluluk duygusundan oluştuğunu hissediyordu. Milagros ile çok farklıydı. Milagros, onun kendisinden korkmasına ve saygı duymasına neden oluyordu. Onun kendisini açmaya zorluyordu. Ancak Alexandra çok daha farklıydı.
Jose'nin güveneceği bir yer yaratıyordu. Genç adam, ne olursa olsun gelip ona sığınabileceğini biliyordu. İşte en kötüsü de buydu. Affediciliği can yakıyordu. "Benden nefret etmeni isterdim" dedi erkek en sonunda.
Alexa, elinde olmadan alaycı bir şekilde gülümsedi. Yine de dönüp ona bakmadı. "Bu Cross ailesinin laneti" diye fısıldadı en sonunda. "Bütün dünya bizden nefret etse de yetmiyor. En çok sevdiklerimizin de bizden nefret etmelerini istiyoruz"
Onu sevdiğini düşünmemişti. Ne onu ne de diğerlerini. Cross kadınlarıyla beraber yanlarında gelen Estrada erkeklerini. Jael'i, Siras'ı ve Nikolai'yi. Bu insanları sevdiğini düşünmemişti. Sadece onlara borcu vardı. Ancak Alexa haklıydı. O her zaman haklıydı.
Mezarlarından annesinin ve Summer'ın ondan nefret ettiklerine emindi. Nefret etmelerini istiyordu. Alexandra'nın ve diğerlerinin de aynı şekilde hissetmelerini istiyordu ve hatta Favian'ın da. Jose'nin kendisinden nefret kadar.
Onu düşünmek bile bedeninin tepki vermesine neden oluyordu. Jose, olduğu yerde geri düştü ve neşesiz bir şekilde güldü. "Kendi başıma iş aldım" dedi en sonunda. "Onu daha ilk defa kollarıma aldığımda başımın belaya gireceğini biliyordum ama kendime engel olamadım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CROSS KARDEŞLER 4. KİTAP- MÖSYÖ HAZEL
AcciónCROSS KARDEŞLER SERİSİ SON KİTABI. JOSE ESTRADA'NIN HİKAYESİ