İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... BOL KEYİFLER...
"Elini tutabilir miyim?"
Summer, utangaç bir şekilde ellerine baktı. Balık pisliğine bulaşmış ve kokuyordu. Tırnaklarının içleri de bir o kadar pisti ve avuç içleri nasırlanmıştı. Onun elleri ise çok güzeldi. Uzun parmakları ve kısa kesilmiş tırnakları vardı.
Haftanın belli günleri balık getirmek için geliyordu. Jose o günleri dört gözle bekliyordu. Her zaman anlayışlıydı. Sanki onunla her şeyi paylaşabilirmiş gibi geliyordu. Balıkları teslim ettikten sonra kiliseyi çevreleyen ağaçlık alanda uzun yürüyüşler yapıyorlardı.
Summer, başını kaldırıp ona baktı. "Çok kötü kokuyorum" dedi en sonunda.
Biliyordu. Jose, bu kokuyu umursamamayı seçmişti. Onun yanında olmak istiyordu. Onun yanında kendisini rahat ve mutlu hissediyordu. Hafifçe gülümsedi ve elini ona doğru uzattı. "Sen güzelsin" dedi en sonunda. "Her hafta geleceğin günü bekliyorum. Seninle beraber olduğum için çok mutluyum. Elini tutmama izin ver"
On dört yaşındaki kız bir süre durup ona baktı. Ardından elini onun avucuna bıraktı. Jose, o anda onu hızla kendine çekti ve sımsıkı sarıldı. Ne kokusundan ne de pisliğinden çekinmiyordu. "Hayatımda kal, Summer" dedi. "Sonsuza kadar seninle olmak istiyorum."
"Şehirde bir sürü güzel kız var" dedi Summer. Özgüveni tamamen yok olmuştu. "Onları gördüğünde benim gibi Lane'den gelen bir kızla birlikte olmak istemezsin." Ondan uzaklaştı ve gözlerini ona dikti. "O zaman balık kokusunun ne kadar kötü olduğunu daha iyi görürsün"
Jose, derin bir nefes aldı. "Bunun şehirle ya da diğer kızlarla alakası yok, Summer" dedi. "Bu senin ve benimle ilgili. Sen benim en yakın arkadaşımsın. Sen benim tek arkadaşımsın."
Summer bunu biliyordu. Bu kilise Lane'den bile daha çok uzak durulan bir yerdi. Kesinlikle onlar gibi gençler için uygun değildi. Genç kız derin bir nefes aldı ve kendisini onun ellerinden kurtardı. "Bunun bizimle çok alakası var" dedi. "Kendin söyledin bu kiliseden hiç dışarı çıkmadın."
O arkasını dönmüş gittiğinde Jose kalbinin kırıldığını hissetti. Summer'ın haklı olduğunu biliyordu. Kiliseden hiç çıkmamıştı ve ondan başka hiç kimsesi yoktu. Yine de bu hiçbir şeyi değiştirmiyordu.
Duygularından emindi ve bunu ona kanıtlayacaktı...
Seong'daki kulübe girdiğinde saat gece ikiydi. Ancak hayat burada son hızla devam ediyordu. Kadınlar ve erkekler delirmiş gibi dans edip içki içiyorlardı. Beş yuvarlak alan kurulmuş ve büyük direklerde yarı çıplak kadınlar dans ediyordu.
Kendisini henüz Milagros ya da Jael ile karşı karşıya gelecek güçte hissetmiyordu. Yorulmuştu ve kendisine yeni bir araba alması gerekiyordu. Onu Seong'a yakın bir yerde üzerinde anahtarlarla bırakmıştı. Artık ne onunla ne istiyorlarsa yapabilirlerdi.
Bara doğru gidip kendisine bir içki söyledi ve etrafına bakındı. İnsanlar eğleniyorlar, birbirleriyle flört ediyorlardı. En son ne zaman birileriyle beraber olduğunu bile hatırlamıyordu. O kadar uzun zaman geçmişti ki tek yapabildiği anlamsız bir savaş olmuştu. Şimdide pislikleri temizlemesi gerekiyordu.
Kendi pisliğini...
Derin bir nefes alıp elindeki içkiyi bir anda bitirdi ve barmene ikincisinin işaretini verdi. Henüz çok gençti ama kendisini seksen yaşında bir adam gibi hissediyordu. Çatışmalar ona heyecan vermiyordu ve tek yaptığı hayatta kalmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CROSS KARDEŞLER 4. KİTAP- MÖSYÖ HAZEL
ActionCROSS KARDEŞLER SERİSİ SON KİTABI. JOSE ESTRADA'NIN HİKAYESİ