tg.34

9.3K 1K 454
                                    

"Sen evli bir adamla fingirdeşmeye utanmıyor musun?"

Jimin duyduklarıyla kaşlarını çattı. "Jungkook evli değil!"

Yoongi duraksarken Jungkook ortamdaki gerginliğe rağmen gülümseyip Jimin'in yanında gitti. "Demek benimle fingirdeştiğini kabul ediyorsun."

Jimin kollarını kavuşturup anlaşılmayacak şekilde homurdanırken Jin olayı yatıştırmak adına ortaya geçti ve "Hadi şimdi sakin olalım, kahve eşliğinde düzgünce konuşalım. Ne dersiniz?" dedi. Fakat Taehyung'dan oldukça sert bir bakış kazanmıştı.

Bağırış, çağırış nedeniyle müşterilerin hızlıca hesapları ödeyip terk ettiği kafede bir süre sessizlik hakimken "Ben gidiyorum. Siz istediğinizi konuşun." diyerek dışarı fırladı Tae. Sinirden tırnakları avuç içlerine geçmiş, minik minik izlerin oluşmasına neden olmuştu.

Yoongi yüzüne bile bakmadan kafeyi terk eden sevdiğinin arkasından bakarken gözyaşları yanaklarından süzülmeye başlamıştı bile. Jin yeşil saçlı ağlayan gencin omzuna elini yerleştirip hafifçe sıktı ve sandalyeye doğru ittirdi hafifçe. Sandalyeye oturan Yoongi başı kucağında iki minik yumruk haline getirdiği ellerine doğru eğik şekilde ağlamaya devam ediyordu. Jimin biraz üzüldüğünü hissetti. Jungkook ise Jimin ile Yoongi'nin ne kadar benzediğini düşünüyordu.

"Şey... Sinirli olduğu için öyle davrandı sana. Ağlama."

Jungkook Jimin'in Yoongi için söyledikleriyle gözlerini büyüttü. "Bu sikik herifi teselli mi ettin sen az önce?"

Jin uyarı dolu bir sesle "Jungkook." diye seslendi. Fakat Jungkook onu umursamadan konuşmasına devam etmişti Yoongi'ye dönerek. "Sen! İstersen kıçın ortadan ikiye ayrılana kadar ağla! Taehyung senden nefret ediyor, etmeye de devam edecek. Hiçbir zaman affetmeyek seni! Hah! Önce çocuğun hayatını sik, sonra da gelip affetmesini bekle. Yok öyle dünya!"

Jimin müdahale etmezse konuşmaya devam edecek olan sevgilisinin kollarından tutarak kendisine çevirdi. "Sen Tae'nin yanına mı gitsen. Arabanın anahtarı da yok, yalnız kalmasın."

Jungkook bir süre Jimin'in meleksi yüzünü izleyip sakinleşmek için kendine zaman tanıdı. Karşı çıkıp Yoongi'ye bir ton hakaret yağdırmak istese de görüş açısındaki masum surat ona engel olmuştu.

Kısa süre sonra Jungkook kafeden çıktığında Jimin ve Jin Yoongi'nin oturduğu sandalyenin yanlarındaki sandalyelere yerleştiler.

Yoongi Jungkook'tan duyduklarıyla şiddetle titremeye başlamış, transa geçmişçesine dudaklarını kemirip anlaşılmayacak şekilde bir şeyler mırıldanmaya başlamıştı. Onun bu durumunu fark eden Jin hemen Jaemin'e seslenip çantasından sakinleştirici getirmesini istedi.

Jin'in vücuduna enjekte ettiği ilaç ve birkaç rahatlatıcı sözcükle titremesi durmuş, ısırmaktan parçalanıp kanamaya başlamış dudaklarını dişlerinin arasından serbest bırakmış ve kafasını kaldırıp etrafındakilere bakmıştı Yoongi.

Gözleri bir süre Jimin'de oyalanınca ani bir hareketle çocuğun elini yakaladı. "Lütfen... Lütfen Taehyung beni affetsin. Söyle ona beni affetsin nolur..."

Jimin karşısında ağlamaya başlayan yeşil saçlı gençle ne yapacağını bilemeyerek boştaki eliyle Yoongi'nin sırtını sıvazlamaya başlamıştı. Öte yandan kendisinin de gözleri dolmuş, akmaya hazır yaşlarıyla mücadele ediyordu.

Jin araya girdi. "Yoongi. Bana bu zamana kadar yaşadıklarını anlatır mısın?"

Yeşil saçlı Jimin'in elini serbest bırakıp söze başladı. "Taehyung'u orda bıraktıktan sonra hep kaçarak yaşadım insanlardan. Herhangi birisi sevdiğim adamı öldüren katil olabilirmiş gibi geliyordu bana. Birkaç ay sonra şehrin ücra köşesindeki bir balıkçıda bulaşıkçılık yapmaya başladım. Az para veriyorlardı ama inanın ona bile muhtaçtım. Orada çalışmaya devam ederken bir süre sonra başka çalışanla aramızda kavga geçti. Kavga ettiğimiz günden beri aramızda büyük bir nefret ve husumet oluşmuştu. En ufak şeyde tartışmaya, hatta birbirimizi yumruklamaya başlıyorduk. Yavaş yavaş kontrolümü kaybettim. Bir müşteriyi temiz bir tabağı kirli diye bana geri gönderdiği için sinirlenip dövdüm. Dediğim gibi kontrolümü kaybetmiştim ve adam uzun süre hastanede kaldı. E haliyle de işten kovuldum. Ve sonra fark ettim ki, eskisi gibi olmuştum. Taehyung'un yokluğu bana öyle zarar verdi ki. Sinirlerimi kontrol edemediğim için hiçbir iş bulamadım. Hâlâ daha sokaklarda kalıyorum. Parayı ise bana acıyıp yanında simit satmama müsaade eden bir amcadan alıyorum. Maaş değil de harçlık alıyorum desem daha doğru. Buraya o simitçi amca küçük kızı için benden kek almamı istediğinden dolayı geldim. Lavaboya girdiğimde Jimin bana çarptı işte. Hasta bir pislik olduğumdan Jimin'e çok kötü şeyler söyledim, öylesine salağım ki neredeyse ona vuracaktım. Gerisini... Gerisini biliyorsunuz..."

Ne Jin, ne de Jimin ağzını açıp bir şey söyleme çabasına girmedi. Gözleri yaşaran Yoongi, acı çektiği belli bir ses tonuyla "Her anımda Taehyung'u aradım ben. Onu asla unutmadım. Bir tek onu sevdim. Ondan gidemem bu saatten sonra. Ama o benden gitmiş gibi duruyor. Döndürmem de imkansız gibi..." diye mırıldanmıştı. Jin duymasa da Jimin bu mırıldanışı duymuş, ve doğrulup yanındaki Yoongi'ye satılmıştı. Aynı durumun Jungkook ile kendisine arasında yaşandığını düşündüğünde Yoongi için ne kadar zor olduğunu düşündü. Taehyung için de Yoongi'nin asla unutamayacağı aşkı olduğundan emindi Jimin. Bir yandan Yoongi'nin sakinleşmesi için sırtına ritmik bir şekilde hafifçe vururken mırıldandı.

"Taehyung seni affedecek. Söz veriyorum Yoongi-ah."

__________

acayip duygulandım bir şeyler oldu amk niye böyle oldu

stupid // taegi✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin