Sana bir masal anlatayım içimdeki yıllanmış çocuk . Bir kadının masalını .
Bilinmeyen denizlere kıyısı olan , topraklarının kuzey yamacı derin vadilerle çevrili bir ülkede gecenin tam üçünde ne aristokrat ne de soylu sınıfına mensup bir ailenin kız çocuğu dünyaya gelmiş . İlk çocuk şen yüzlerle , müjdelerle karşılanmış. Bebek çok şımartılmadan hiç horlanmadan büyütülmüş . Bulûğa erme yaşı geldiğinde oranın geleneği üzerine kendisine bir şeytanın mühürlenmesi için kentin kutsal sayılan mağarasına bırakılmış . Orada bir hafta kalmış . Şeytan onun ruhunu ele geçirebilmek için ilk gün ruhuna kıskançlığı üflemiş . Kız ne kadar uğraşsa da şeytanın nefesini ciğerlerinden tam anlamıyla atamamış . Kıskançlığını kimseye zarar vermesin diye zayıflatmakla kalmış . Kıskançlık ruhunda uykuya dalmış . İkinci gün şeytan ona kin ve nefreti fısıldamış . Kız o yaşına değin kin tutacak kadar zorbalık ve haksızlığa uğramadığından şeytanın fısıltısı bir kulağından girmiş bir kulağından çıkmış . Kin ve nefret zamanı geldiğinde kendilerini hatırlatmak üzere kızın ruhunda yerini almış . Şeytan ikinci günün akşamı oturup düşünmüş , ne yapsaymış da kızın içsel gücü tükense zayıflasaymış . Üçüncü günün sabahı kızı hafızasından vurmaya karar kılmış . Kızın güçlü hafızasını kendisine yapılanları unutmama döngüsüne bağlamış . Bununla önceki gün fısıldadığı kini beslemekle kalmamış , geçmişi kızın ayaklarına dolayıp bugüne ve yarınlara olan enerjisini dağıtmayı da amaçlamış . Kız ilk defa üçüncü gün o kadar zorlanmış . Zoruna giden olayları tekrar tekrar hatırlamak onu çok bunaltmış . En sonunda nefsini kenara çekip ne zaman geçmişe takılırsa kendisine yarını ve bugünün kıymetini hatırlatmasını tembihlemiş . Zor bela dördüncü günü etmiş . Şeytan keyifle olduğu yerde gerinmiş . Önündeki ruhun kıvranmasından lezzet duymuş , haz almış . Bu sefer kızın gözüne bir büyüteç yerleştirmiş . Amacı olayları olduğundan büyük görmesini , böylelikle umudunu yitirmesini - düştüğünde dizlerinin üstünde kalmasını sağlamakmış . Kız içine derin nefesler çekmiş , nefsi onu desteklemiş . Ona yarınları , umutlarını , tüm bunlara sabredip buradan çıktığında çok sevdiği ailesini tekrar göreceğini hatırlatmış . Kız toparlanmış . Şeytan dudak büküp sonraki güne kollarını sıvamış . Haftanın beşinci gününe gelindiğinde şeytan doyumsuzlukla şüpheyi aynı kapta bir etmiş , kıza içirmiş . " Artık " demiş şeytan.
"Benim gibi düşüneceksin ".
Kız şüphenin içini kemirdiğini , olaylara bakış açısının art niyete kaydığını fark etmiş . Söz gelimi birine yardım eden başka bir insan gördüğünde bunu iyilik için yaptığını değil de minnet altında bırakmak için , belki bir işi düştüğünde işini gördürebilmek için yaptığı da hatrına geliyormuş artık . Şüphe çevresindekilerin iyi niyetini ve sevgisini sorgulamasına da yol açmış . Gerçekten sevgisine değmeyecek birkaç kişiyi fark ettiğinde umutsuzluğa kapılmış , ister istemez diğerlerinin sevgisini de sorgulamış . İçindeki şüphe bastırdıkça insanlardan soğuduğunu hissetmiş , içini anlık bir yalnızlık kaplamış . Şeytan fırsatını hiç kaçırmamış , kızın kanına girmek için beş gündür yaşattıklarını tekrarlamış , üstelemiş de üstelemiş . Genç kız tam koyvercekken nefis gene onu uyarıp içinde bulunduğu durumdan kurtarmış . Altıncı günün sabahı şeytan baktı olmuyor , nefisi aradan çıkartmanın yollarını aramaya başlamış . Öğlen , ikindi derken şeytan bir bıçakla çıkagelmiş . Önce kendi kolunu yarmış kanını akıtmış , sonrasında genç kıza yaklaşıp onun kanını akıtmış . Kendi siyah kanını onun kırmızı kanıyla karıştırmış , bir etmiş . Lakin kendi kanının kızın vücudunda tam tur dönmesi için bir gün geçmesi gerektiğinden son günün öğle saatlerine kadar kızın kanını zehirlemekle uğraşmış . Genç kız dengesinin sarsıldığını , kollarındaki ve parmak uçlarındaki mor damarların belirginleştiğini görüyor ama mağaradaki son günü olduğundan dişini sıkmaya çalışıyormuş . Derken zihninin kıvrımlarından gelen bir ses içini tırmalamış . Kendi ruhuna dönüp baktığında nefisin şeytanın karanlığıyla savaştığını yer yer ona kapılacak gibi olup yer yer toparladığını görmüş . Mücadeleler arasında akşam vakti nihayet kendini geceye bıraktığında genç kızın yorgunluğuna diyecek yokmuş . Şakaklarından biriken soğuk ter damlaları taş zemine düşüyor , artık iradesinin son damlalarında olduğunu hissediyormuş . Güneş doğmadan hemen önceki günün en karanlık zaman diliminde zaferi tatmak isteyen şeytan eziyetlerini daha da arttırmış . Kız şuurunu korumak için azami çaba gösteriyor , beyin zonklamasını engellemek için parmak uçlarını iyice şakaklarına bastırıyormuş . Derken kendisi dayanabilse de nefis bu baskıya dayanamamış . Çareyi kendisinden kopan 4 benliği bilinçte tutmakta , varlığının geri kalanını bilinçaltına gömmekte bulmuş . Her benlik şeytandan bir siyahlık taşısa da her lafları şeytan etkisinde değilmiş . Hangi söylenenin şeytan fısıltısı hangi söylenenin hak söz olduğunu artık genç kız kendi aklıyla ayırt edecekmiş . Nefis kendisinden kopan parçalardan şeytanı tam ayıklayamasa da büyük bölümünü kendisiyle beraber bilinçaltına çekmeyi başarmış . Gün yavaş yavaş yüzünü gösterirken ve şeytanla olan mağara ritüeli son bulmak üzereyken şeytan mağrur bir ifadeyle konuşmaya başlamış .

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihnimin Kıvrımlarında
SpiritualBen zihninin kıvrımlarında yaşayan çocuk. Kendi şekillendirdiğim dünyamda yalnız kalmamak adına yansımalara hayat verdim. İçimdeki çocuk neşesi başka insanlardan beklediğim şefkatle harmanlandı. Yansımam Arco İris (gökkuşağı) doğdu. Hayat zorlaşınca...