6

49 2 0
                                    

Düş görüyordu. Geçmişten gelen bir anı kendini hatırlatıyordu. Kendi zihninden , kendi biçimlendirdiği topraklardan bir bûse. Bir merhaba ve beni unutma.

Nefis ' le Urufu konuşuyorlardı , Defne kulağı konuşulan konuda eli yazdığı kâğıtta dalgın dalgın bir ileri bir geri ... İris kollarını bacaklarına sarmış salınıyor , görünüşte konuya ilgisiz ama aslında onun da bir kulağı konuşan iki yansımada.

Saçma diyor Nefis . Sen ve milliyetçilik iddiaların.

Urufu , Nefis'e neden oluşturulduğu temellere saldırdığını soruyor .

Yineliyor Nefis .

- Saçma çünkü. Türk dediğin nedir ki ? Türk olmanın nesi bu kadar özel ? Kürt olarak yaratılsaydın da Kürt olmakla övünmeyecek miydin ? Neden elinde olmayan ve kendi seçimine bırakılmayan bir şeyden ötürü kıvanç duyuyorsun ?

Kurt kulaklarını eğiyor. Yüzünde mahzun bir ifade , ağzını açıyor.

- Türk olmak ... Nesi özel demek ...

Nefis fırsat vermezcesine devam ediyor .

- Bana eskiden şöyleydik masalları anlatma sakın. Şu kadar ülkeyi dize getirdik , şu kadar ülkeyi fethettik deme. Öldürülenler ve ölenlerden kendine pay çıkarma. Böyle güçlü bir medeniyettik ilimde böyle ileriydik diye de başlama. Şimdi 'yapamamanın ' kompleksini 'bir zamanlar yapıyorduk ama' larla aşmaya çalışmak gözümde çok zavallıca. Kendi yaptığınla övünmek bile bir yerden sonra görgüsüzlüktür , hiçbir katkın olmayan 'bir zamanların' yaptıklarıyla övünmenin ne demek olduğunu sen düşün.

Kurt sabırla bekledi. Nefis devam etti.

- Bir topluluğa ait olma mutluluğu. Sürünün içinde güvende hissetmenin sosyolojik versiyonu mu ? Ya da kendini yüceltmek için bir oyun ? Türk dediğin zekidir , çalışkandır , şereflidir ... Ben Türk'üm ben de öyleyim. Güttüğün mantık bu mu ? Her millet kendisinin zeki , çalışkan , başarılı ve üstün vb olduğunu savunur . Kimse kendi ırkının aşağılık olduğunu savunmaz ki. Ne narsistlik ama.

Kurt sabırsızca kuyruğunu salladı. Nefis ona da söz hakkı tanıdı .

- Türk demek idealimdeki kişiye uygun kriterler demek. Olması gerekenlerle özdeşleştiriyorum ırkımı .
Türk demek elinden geleni yapmaktır. Düşene el uzatmak ve düşmana merhametle muamele etmektir. Vatanına hizmettir , canla başla bilime çalışmaktır. Araştırmak öğrenmek ve durmadan gelişmektir. Sevilmek ve sevmeye değer olanlarla bağlar kurmaktır. Saygıdır , hoşgörüdür . Körükörüne inanmak değil mantığa açık kapı bırakmaktır. Muhakemedir , kıyastır. İhanet değil, sadakattir ama yanlışsa sadakat sunulan , yanlıştan dönmek de Türklüktür . Doğruyu söylemek , doğrunun arkasında durmak ve erdemi , şerefiyle ömrünü tamam etmektir. Tüm bunlar ve daha fazlasıdır.

Nefis gülümsedi.

- Sen,
dedi. " Bana insan olmayı anlattın biraz. "

Yansımalar tarihe sahip çıkmanın biraz övünmeyi yanında getireceğine dair başka bir tartışmaya hazırlanacakken kız , rüyasından uyandı. Mahmurca etrafına bakındı . Nerede olduğunu anlayamadı . Başını yukarı kaldırdı. Urufu' nun heykeliyle burun buruna geldi . Her şey bir bir aklına düştü. Ağlamaları , haykırışları , buraya koşuşu ... Yoğun duygular üzerine uyumanın dinginliği sarmıştı benliğini.

Sırtını Urufu ' nun sert göğsüne yasladı. Hava açmıştı , meltem tatlı tatlı üstüne esiyordu.

Nefis' in , İris ' in kendisine ne ifade ettiğini söylemişti de Urufu kalmıştı . Yerine daha bir yerleşti . Başını arkaya çevirdi , Urufu ' nun boyun girintisine sokuldu.

" Seni tarif etmek biraz zor aslında, " diye mırıldandı .
"Biraz milliyetimi biraz dinimi anımsatıyorsun bana. Mitlerdeki gibi son an kurtarıcım oluyorsun bazı bazı , yön göstericim ... Jack London ' un romanındaki Beyaz Diş ' e meylediyorsun kimi zaman. Onun gibi sevdiğine sokulgan. Sevdiğine özel. Ama en çok verdiğin güveni seviyorum sanırım . Nefis bazen çok sert ve hoyrat oluyor , katır inadının da payı var . İris ' se hüznünün esiri ... Beni bırak kendine faydası olmuyor. Defne hep biraz uzak ... Ben de sana sığınıyorum böyle durumlarda. Davudi sesin ve yön gösterirkenki bilgeliğin beni güvende hissettiriyor . Arkama baktığımda orada olacağını biliyorum. "

Genç kız iç çekti , toparlandı . Alnını kurdunun alnına yasladı. Bir zamanlar yumuşacık olan kulakları okşadı .
"Seni ... Sizleri geri getireceğim." diye mırıldandı .
Ayağa kalktı. Yavaş adımlarla kulübeye geri döndü. Kapının eşiğinden bu sefer üstünde mat kırmızı uzun salaş bir tişört , kırık beyaz bir pantolon , ayağında taba çizmelerle geçti. Sol bileğinde siyah bir saat parlıyordu.
Tekrar kütüphaneye yöneldi. Gözleri raflarda gezindi. Yansımalarının en aktif oldukları yıla değinmenin faydalı olacağını düşündü. 2. rafa uzandı. 11. sınıftan kalma kitabı aldı. Yüzü sıkıntılı bir hale büründü. Lise yıllarında yaşadığı ve atlatması uzun zaman alan 'kazık'lı bir olayı hatırlamıştı , kitap da bu olay üzerinden şekillenmişti. Olayın üstünden 3 yıla yakın bir zaman geçmişti. Şimdi düşününce bir avuç ergen olduklarını kabulleniyordu içten içe. Ne toylarmış ama.

Kısaca özetlerse o zaman için 4 yıldır tanıdığı yakın arkadaşlarından biri aşık olduğunu sanmış ve Mehtap ' ta onun sevgilisiyle kanlı bıçaklı olunca kız onları idare edememiş ve bir seçime sürüklenmişti. Seçilen kişi Mehtap' ın beklentisinin aksine sevgili sıfatlı kişi olmuş ve yakın arkadaşı namıdiğer Gonca en son yaşanan olayı Mehtap'a açıklamayı reddettiği gibi onunla konuşmayı da kesmişti. Tüm bunların üzerine Mehtap 3 aya yakın Gonca'yla konuşmamış ve yakın dediği birini gerçekten bıraksa mı bırakmasa mı şimdi ne yapsa temalı düşünce bunalımlarıyla kendini yemişti. Sene içinde defalarca ayrılıp barışan çifte en sonunda Gonca noktayı koymuş , çocuğu temelli bırakmış ve geri dön demelerine aldırmamıştı. Çocuk da kıskandırmak için başka bir kızla takılınca geri dönüş yolunu kendi elleriyle tümden tıkamıştı.

Çiftlerin yaptığı yanlışlardan biri de bu diye düşündü Mehtap. Sen ayrılıyorsun ve hala sevdiğini söylüyorsun. Sonra bunun üstüne kıskandırma adı altında başka biriyle takılıyorsun. Karşıdaki ise gerçekten onu sevdiğine inanmıyor bu sefer. Gitmiş hemen yerime birini bulmuş , onun seviyorumları da bu kadarlıkmış diyor içten içe. Geleceği varsa da gelmiyor. Sevgisi sağlam olmayana niye gelsin ? Yerine hemen birini bulana neden dönsün ?

Aman dedi Mehtap. Saçma sapan işler.

Peki kitabımızın finali nereye bağlanıyor ? Mehtap Gonca' ya dönüyor.

Tatatatam...

Hikayenin içeriği de bu görünüşte acayip sona nasıl bağlanıldığını duygu tahlillerini ön plana çıkarıp anlatıyor.

Mehtap , lacivert kitabı sağ eliyle tarttı. Sol eli belinde düşünüyordu. Mazide kalmış bir meseleyi gerçekten açacak mıydı ? Bu olayın etkilerini üzerinden silkeleyebilmesi için çok zaman geçmesi gerekmişti.
Ama yansımaları ...

Pekala dedi kendi kendine . Ne kadar canımı yakabilir ki ?

Parmakları kitabın kapağında oyalandı. İşaret ve başparmağıyla kapağı kavradı ve sola doğru çevirdi. Evin ışıkları kapandı , ay ışığı sayfaları aydınlattı , etrafa ürkütücü bir sessizlik hakim oldu . Kar beyazı bir sis ince ince odaya sızıyordu , Mehtap tedirginliğini saklayamadı. Sırtından akan soğuk terin beline inişini duyumsadı . Gergin gergin gülümsedi.

- Başlayalım madem .

Etrafı soğuk bir hava dalgası sardı. Ve Mehtap daha ilk kelimesinde kendini kitaba kaptırdı.

Yaklaşık 3 yıl önce , Gonca ' nın kendisiyle konuşmayacağını söylediği günün ilk akşamındaydı ...

Zihnimin KıvrımlarındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin