•Ailemizi birlikte büyütelim!
Hislerinizi ve yorumlarınızı bana bildirin.
Sizi seviyorum. Keyifli okumalar.💙
———-
Dünya sustu. Evren sustu. Kelebekler bile gelecek herhangi bir sesi gizlercesine kanat çarpışlarını durdurdu. Sanki her şey dudaklarından dökülen sözlere pür dikkat kesilmişti. Keza ben de öyle. Ama yalandı. Kalbim, vücudumdaki tüm kanları kendinde toplamış ve tazelemişti. Fakat beynimden gelen uyarı sinyaliyle temizlenen her kan yeniden kirlenip bedenime dağıldı.
"Bu yeni oyunun mu?" derken alayla sırıttım. "Her şeyi bıraktın, şimdi de öldürdüğün kişi üzerinden mi ilerliyorsun? Hâlâ daha onu kullanıyor musun?" çenemi sıkarken, son sözlerimi dişlerim arkasından söylendim. Duygusuz ifadem giderek alevleniyordu. Ona baktıkça çoğalan bu alev, bedenimi bir yanardağı olarak kullanmak istiyordu.
"Bu kez, sana tüm gerçeklikle geldim ve gerçek olanlar üzerine yemin edebilirim. Doğru söylüyorum Açe-"
"Kapat çeneni!" bağırdım. "Resmen beni ve hislerimi bir piyon gibi kullanıp, kendini o tahtanın şahı yaptın Sekhmet! Al işte. Sen kazandın. Gitsene artık, emeline ulaştın." Bayık bakışlarım canlanırken, yanardağı ilk patlamasını yapıp, tuzlu ve alevli yaşlarını yuvalarından fırlattı. Fark etmiş olmalı ki, ıslak yanaklarıma eğdi gözlerini. "Sen. Ve ben. Onu öldürdük! Biz, bizim için her şeyi yapan birisini öldürdük." Hiçbir şey söyleyemeden eğdi bakışlarını. Vücudunda oluşan kırgınlık var hızıyla koşarken, bir perde çektim aramıza. Artık tesir etmiyordu hiçbir şey. "Söylesene iblis... Eline ne geçti?"
"Açelya," diyerek başladı sözlerine. "Biliyorum. Bana artık hiçbir şekilde inanmazsın ama yemin ederim ki söylediğim doğru." Aralık bıraktığı dudaklarını kapatırken yutkundu. Kuruyan dudaklarını diliyle ıslamasından insan formunda olduğunu anlamıştım. Düşünelerimi desteklercesine derin bir nefes alıp pembemsi dudaklarını yeniden araladı. Gözlerinde ona yabancı olan bir ifade vardı, farketebiliyordum ama sorun şuydu ki, artık umrumda dahi değildi. "O yaşıyor. Hissediyorum. Ölmedi..."
"Çok mutlusun değil mi? Yaşıyor, evet ve ölümünden zevk alabilmek için, bir şansın daha var." Kollarımı önümde bağlayıp hafifçe salladım başımı. "Bu kez beni kullanamazsın. Yaşıyor dediğin meleğin peşine bu kez nasıl düşeceksin?"
"Açelya. Neden onu öldürmek isteyim?"
Sorusu karşısında hafif şekilde gevşettim kollarımı. Kaşlarım havalanırken, yoğun bir sinir ense kökümden bedenime doldu. "Neden öldürmek isteyesin, heh?" Güldüm. Tavana götürdüğüm gözlerim gittikçe acırken birkaç yaş daha terk etti yuvalarını. Hızla sildim onları. Onun karşısında ağladığımı görmesini bile istemiyordum. "Kahkahanı unutmadım Sekhmet! O günden sonra, nadir de olsa gördüğüm tüm güzel rüyaların sonu, senin kahkahanla cehennemine döndü!" Birkaç adım yaklaşıp doğruca gözlerine baktım. Hiç kımıldamadan izledi hareketlerimi. "Sen sadece onu yaktırmadın. Sen her şeyini o aleve attın. Beni... Kendini... Korumanı... Sahip olduğun tek kişiyi... Şimdi uzun olan ömründe, ölene kadar yalnızlığa mahkumsun."
Titredi gözleri. Sessiz kalacağını düşündüğüm an, "O ölmedi!"diye seviyeli bir şekilde yükseltti sesini. "O ölmedi Açelya, ispatlayabilirim. Onu kurtarabilirim."
"Hah!" İki yana açtım kollarımı. Ani çıkışım onu bir kez daha şaşırtmış olmalı ki istikrarlı duruşu bir an için titreyerek gevşedi. "Nasıl yapacaksın, söylesene."
"Melek ölmedi. Onu kurtaracağım Açelya. Erelim ve be-"
"Erelim... Erelim..." Hafif geri çekilirken birkaç kez daha tekrar ettim ismi. "Çok daha üst seviyeye taşımışsın kendini. Erelim, seni görse olduğun yer mezarın olur. Bize, son çıkışını çabuk unutmuşsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EBYAZ
FantasyYİN YANG SERİSİ | II Bir yok oluş. Bir yeniden doğuş. Yapılan hatalarla süregelen bir uyanış. "Hayatımı şekillendiren meleği bir vesvese çakmağında yaktım. Bana dünyamı geri vereni, gözümü kırpmadan öldürdüm. Emanetiydim, emanetini ateşe verdim. Um...