14. Bölüm - Yin

2K 429 189
                                        

•Ailemizi birlikte büyütelim!

Bölümde parlayın, desteklerinizi esirgemeyin. Yıldız yağmuru izler gibi yorumlarınızı izlemek istiyorum.💫

Keyifli okumalar.

——-

Gözlerini uzun saniyeler aralığıyla kırpıp açarken sığ nefeslerine terbiye verdi. "Ev," dedi, mimiklerini sıkarken. "Açelya'nın evi... Odasının tam önünde..." Mırıltıları öylesine derinden geliyordu ki, melek ne kadar dikkatle dinlemek istese de başarısız kaldı. Bu kez sadece izlemekle yetindi. Aras, gözlerini biraz daha kısarken bazı şeylerin planlarını iyice oturttu kafasında. Birkaç hipotezi, her zamanki gibi hazırlayıp güzelce oturttuktan sonra bir öncekileri kapı dışı ederken, volkan gibi tütmeye başlayan beynini ninniler eşliğinde sakinleştirmek istedi. Hiç değilse Uriel, artık Araf'ta değildi. "Gitmeliyim..." diye döküldü dudakları.

Tam harakete geçecekti ki, önüne inen bir kol yolunu kesti. Murmur, "Anlaşmamızı unuttun mu?" diye, yüzüne düşen saçlarını kulak arkasına sürüklerken konuştu. Yüzündeki ifade aç bir çakalı andırıyordu adeta. Renkli gözleri öylesine parlamıştı ki, heyecanı açık bir kitap gibi okunuyordu.

"Doğru," diyebildi, Aras. Kalktığı koltuğa göz ucuyla baktığı sırada, "Ne kadar sürer?" diye sordu.

"Gerçekten mi? Ne kadar acır diye sormayacak mısın?" Keyifle kaldırdı kaşlarını. Birazdan kazanacağı güçleri düşündükçe azgın bir zevk kaplıyordu bedenini.

"Sormadıklarım yerine sorduklarımla ilgilensen, kazancın daha hızlı olmaz mı, Düşmüş?" Biran önce gitmek isteyen Aras, her türlü düşünceyi yedek kulübesinde oturttu. Uriel, Araf'tan çıkmadan önce baygındı. Bunun anlamı ise; baygın bir meleğin Açelya'nın odasının hemen karşısında beklemesi, olur olmadık işlere zemin hazırlayabilirdi.

"Hadi, o zaman!" diye heyecanla el çırpan melek, koltuğun hemen arkasına geçip ayakta dikilirken Aras'ı buyur etti. Genç iblisin yüreğini ilk kez kaplayan panik tohumu, kendisini iyice ele geçirmeden önce harakete geçti. "Tişörtünü çıkartır mısın?" Zevkle tıslayan Murmur, açlığını bir kez daha ortaya serdiğinde adımlarını durduran Aras, çatık kaşlarla bakındı. "Oo, hayır hayır... Sadece, özü senden daha rahat çıkarabilmem için. Kürek kemiklerinin hemen ortasından çekeceğim. Tişörtün buna engel olur, öyle değil mi?"

Aras, tehditkar bakışlarını bir an bile bozmadan üzerindeki tişörtü, omzundaki yaraya dikkat ederek çıkardı. Yarı çıplak kalan vücuduna uzaktan gelip değen bir rüzgar, çöl ortasındaki bir yudum su gibi dokundu bedenine. Derisi o kadar sıcaktı ki, kış ortasında yalın ayak bir şekilde karların üzerinde yürüse, zorlanmadan eritirdi bastığı her yeri.

Koltuğa sıfıra sıfır yaklaştığında fark ettirmeden kullandığı gücüyle, sırtındaki kanat izlerine bir perde çekip pürüzsüzleştirdi. Meleğin gözlerine doğruca baktığında dişlerini yavaşça sıktı. Bu ifade, tüm masumiyetten uzak şekilde herhangi bir yanlış harekete karşılık doğabilecek felaketleri saniyesinde özet olarak geçerken, arkasını dönüp koltuğa usulca yerleşti. Saniyeler içinde saç dibine değen serin parmaklar, sırtından aşağı yol alıp tam ortada durdu. Avuç, tamamen açılıp cehennemi içinde saklar gibi yanan tene dokunduğunda, gözlerini kapadı Aras. Birkaç dakika sonra, bir zamanlar Uriel ve Erelim'e yedirttiği şeylerden kendisi bile isteye yese de onların hissettiği sızıyı hissedip, acıyla kusacak konuma gelecekti. "Ne yaşadıklarını anlayabileceğim," diye düşündü. Ki zaten, Murmur'un teklifini anında kabul etmesi de bir nevi bu yüzdendi. Yaşattığı her şeyi yaşamak istiyordu. Sırtındaki avuç yavaşça kapanırken, meleğin dudaklarından dökülen sözler Aras'ın kapalı gözlerini kırıştırdı. "İşte..." Tam olarak ne anlam ifade ettiğini bile anlamadığı sözü kendi içinde tekrar ederken, sırtından kalkan ellerle durdu. Ne olup bittiğini anlamaya çalıştığı sırada, iki parmağın sırtına kuvvetle inişi; ince, uzun bir bıçağın hedefi olmuşcasına acıyla doldurdu bedenini. Gözlerini hışımla aralayan Aras, organlarından dışarıya çekilen bir şeyle dudaklarını araladı. Açıldığını hissettiği o yerden dikenli bir tel, tüm organlarına önce özenle sarılmış daha sonra şiddetle çekilmeye koyulmuştu sanki. Hissettiği tüm acıya rağmen, sesinde tek bir haraketlilik dahi yoktu. Sadece titreyen yüzü vardı. Parmaklar, sayısını dörde arttırırken bir damla yaş, Aras'ın çenesine kadar süzülüp, oradan da boynuna yol aldı. Köprücük kemiklerine vardığında yok olan tuzlu su, görevini bir sonrakine bıraktığında küçük bir inilti kopup geldi dudakları arasından. Nefes, şu anda ihtiyacı olduğu tek şeydi belki de... Özünün emilmesi, düşündüğünden daha acı vericiydi. Tüm organlarının ince ince kesildiğini hissediyordu.

EBYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin