16. Bölüm - Saklı Parça

1.9K 369 245
                                    

•Ailemizi birlikte büyütelim!

Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın!

Keyifli okumalar.💙

——-

Yere düşen küçük bir damla, sessiz mekanda kendi çapında bir ses bıraksa da kelebeğin kanat sesinin bile duyulacağı o anda, en ses getiren şey olmuştu. Melek, düz bir hizada, yerde oturur pozisyona geçen kıza bakarken yüzündeki tüm duygulardan tamamen arınıktı. Sadece durup, her şeyi dışarıdan izlemek istedi. Kızın ne hissettiğini çok iyi bilse de tek bir söze bile gerek duymayan bir yanına inat, diğer yanı açıklama istiyordu. Durum ne olursa olsun ortada olan tek şey, bir inançsızlıktı. Ve bundan doğan hıyanetin bedeli, neredeyse kendi canıyla ödenecek olmasıydı.

"Yaşıyorsun..." diye fısıldadı, titrek bir ses. Oturduğu yerde kendisine güç arayan genç kız, eline geçen ilk fırsatla ayağa kalktı. Melek, duruşunu bozmadan onu izlerken çenesinin titremesini dudaklarını sıkıca mıhlayan kız, sağ elini yavaşça kaldırdı. Parmak uçları, meleğin omzuna gittiği sırada aniden geri çekilen bedenle boşlukta asılı kalınca daha da sıktı çehresini. Gözleri kendi elini bulduğunda, kolunu indirdi. "Özür dilerim," diye söylendi başını eğdiği ilk anda. Şu an gördüklerine dahi inanamıyordu. Hayal olsun ya da olmasın bulduğu ilk fırsatta, yanan bağrıyla özür dilemek istedi.

Uriel, kaşlarını hafifçe çatıp, "Neden?" diye sorarken ellerini iki yanında yavaşça açtı. Sessiz kaldı kız. Kızaran mavileri meleği bulsa da dudakları konuşmaya cesaret edemedi. Uzun süre onu izleyen melek, herhangi bir cevap gelmeyince iki yana salladı başını. "Cevabın yok mu? Oysa her şeye kesin bir cevabı olan sendin, Açelya?" Eğdi kafasını kız. "Neden özür diliyorsun, hadi söyle?"

"Uriel, ben... Gerçekten özür dilerim."

Melek, gözlerini devirip, derin bir nefes alırken ilk kez böylesine bağırmak istedi. Öylesine hayal kırıklığıyla doluydu ki... Bu yüzleşme yerine Araf'ta yaşadığı onca şeyi bir kez daha yaşamayı tercih etti. "Çok kolay değil mi? Özür dileyip geçmek." Derin nefesini hızla verdi dışarıya. "Tamam. Özrünün nedenini söyleme," sözlerinden hemen sonra kaçamak bakışları üzerinde hissettiğinde devam etti. "Sadece, bana neden inanmadığını söyle."

Genç kız, akıtmaya çekindiği göz yaşlarını elleriyle silse de çenesindeki titreyişe söz geçiremedi bir türlü. Dizlerine dolan karıncalanma gittikçe bedenine çıkarken sessizliği bozup sadece konuşmak istedi. Karşısındaki meleğe doya doya bakıp, tüm özlemini atmak istiyordu ama bırak bakmayı, konuşacak cesareti bile bulamıyordu kendinde. İçin için kahrolduğunu hissetse de daha fazla susamazdı. Acı olsun ya da olmasın, meleğe bir açıklama borçluydu. "Korktum," dedi ilk olarak. Ona dönüp, omuz silkerken yanağından süzülen yaşlara kızdı. "Kaybetmekten korktum. Görevin için sürekli gidip durdun. Şeytan her seferinde benimle kaldı ve sürekli bir şeyler anlattı. Güçlü şeylerle geldi." Sözleri bittiğinde meleğin ifadelerine odakladı kendini. Harekete geçecek her bir hücresi, onun için önemliydi. Affetmesinin kolay olmayacağını biliyordu ama aylarca tebessüm ve merhametini gördüğü meleğin, durgun ve soğuk yanı onu yakıp, kül ediyordu. Bu durum kendisi için değil, melekte oluşturduğu his içindi. Hak etmediği şeyleri yaşatmıştı ona ve şimdi hiçbir söz söyleyemiyor oluşu, buna katkı payı veriyordu. Her ne kadar üzülse de meleğin dudaklarından dökülecek her hece, kalbine uzanan bir hancer olacak olsa da buna hazırdı.

"Bu doğru." Genç kız, başını eğdiği sırada yerde taşa dönen bedenin baş ucunda belirginleşen beden söze girince hızla kaldırdı başını. Aras, kırık bakışlarını Açelya'dan çektikten sonra Uriel'e döndü. "O bir fâni ve her şeye inanmaya aç birisi. Bense bir şeytandım."

EBYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin