15. Bölüm - Eve Düşen Gökyüzü

2.2K 423 198
                                    

•Ailemizi birlikte büyütelim!

Keyifli okumalar Fâni'lerim. Satır arası yorumlarınızı ve oylarınızı heyecanla bekliyorum.

💙

———

Zaman, saniyelerini hiç olmayacak kadar ilmek ilmek işlerken bir türlü bitmek bilmeyen nakışını, nihayetinde son iğne vuruşuyla sonlandırdı. Sınıfta sadece ön sıralarda bulunan kişilerin not aldığı ve arka sıraların uykuyla savaştığı ders, profesörün son sözleriyle bittiğinde, biraz önceki sessizlikten tamamen uzak bir gürültü patlak verdi. Yaşlı adam, sandalyesinden kalktığı sırada ince çerçeveli gözlüklerini burnunun üzerine kadar indirip, sınıfa öylece baktığında sebepsizce onun bu haline güldüm. "Bir zamanlar aynı sıralardan geçerken bir gün başarılı bir eğitmen olduğunda, böyle bir tabloya maruz kalmak istememiştir," diye düşünmeden edemedim. Hemen yanımda, defterindeki karalamaları bırakıp kalemini masaya sertçe çarpan Özge bıkkın bir nefesle bana döndüğünde, önümdeki bulmacayı katlayıp, ona döndüm. Dudakları konuşmasa da onların yerine bu işlevi gözleri üstleniyordu. Aynı şekilde baktım ona.

Birkaç saniye süren bakışmadan sonra saçlarını eliyle iterek hızlı konuşmasına başladı. "Ay! Açelya yeter. Gına geldi, yemin ederim. Kaldır şu bulmacayı artık, günlerdir bunun başındasın!"

Omuz silkip, masanın üzerindeki anlamsız sözlerle dolu kağıtlara baktım. "Büyükannemin bulmacaları. Merak ediyorum ve ben de bir şekilde çözmeye çalışıyorum."

"Anladım, tamam. Büyükanneni çok seviyorsun ama onun çözdüklerini çözmeye çalışmak kaçıncı seviye, güzelim, heh?"

"Onun gibi olmak istiyorum, Özge; bir zamanlar yaptığı şeyleri merak ediyorum. Ayrıca bulmaca çözmek de ne var?" Sakin bir tavırla sözlerimi bitirdiğimde büyük gözleriyle odaklandı bana. Yüzüne eklediği durgunlukla omzumu tutup, benden daha sakin tınıda söze girdi.

"Bir şey yok... Tabii ki bir şey yok ama çok fazla uğraşıyorsun. İbranice sözler bunlar, sen o dili bilmiyorsun bile!"

"Sözlük var," dedim hemen. Kaşlarım havalanırkan genişçe sırıttım.

"Ay, yesinler! Neyse, karışmıyorum. Ne halin varsa gör."

Hiçbir şey söylemeden gülümsedim. Sınıfın boşluğunda sallanan gözlerim, kapıdan içeriye giren bedenle başı boş duygulardan arınıp, hazır ola geçti. Sınıfa giren Oğuzhan, Özge'nin de dikkatini çekmiş olacak ki, sesli üfürüşünden sonra derin bir oh çekti. İyice yanımıza yaklaştığında, önce masadaki katlı kağıtlara baktı. Ardından gözlerime yönelttiği bakışlarında, sakin ve oturaklı bir ima var gibiydi. Şu ana kadar soru işaretleriyle donatsam da cevabına nokta koyamadığım virgüllü teoriler, aklımdan çıkmak bilmiyordu bir türlü. Herhangi bir değinmeyi cephe olarak almasa dahi, bakışlarıyla her şeyden haberdar olduğunu atak yapıp, üzerime salıyordu. Bir şeyleri bildiğine emindim. Fakat beni durduran şey ne kadar bildiği, ne kadarı kaldırabileceği ya da ne kadarına hakim olduğuydu. Nabiz olsa da etrafında kendimizden başka kimseyi görememem de onu gizemli kılan ve yaklaşmamı durduran bir sebepti. Her Nabiz'in melek ve şeytanı varsa, onunkilerin soru işaretliliği ciddi bir durum sayılabilirdi. Şimdilik, sadece akışına bırakmakla yetiniyordum.

"Aras geldi mi?" diye sordu Özge'ye döndüğünde. Özge çıtlayıp, kaşlarını kaldırdığında önümüzde boş kalan sandalyeye bıraktı kendini. "Bir hafta oldu. Ses, seda yok." Bir noktada yoğunlaştırdığı bakışları derin düşünceler bulutunda olduğunu ortaya sererken iyice inceledim onu. Geçen seneye oranla, bu sene çok daha yakındı iblise. Aynı şekilde Aras'ın da düşkünlüğü ortadaydı. O gün, Oğuzhan için gözünü karartması belki de şahit olduğum ve daha önce hiç görmediğim bir benliğiydi.

EBYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin