•Ailemizi birlikte büyütelim.
Herkese yeniden merhaba, hikayemizin son satırlarına hoş geldiniz. Buruk ama gururlu hissediyorum. Size tam burada teşekkür etmek isterdim ama bunu doya doya yapabilmek için, ayrı bir bölüm paylaşacağım.
O sebeple, göz yaşlarımız akmadan önce tam buranın satır yorumuna, bitiş tarihinizi akıtır mısınız?
Oylarınızı ve bolundan olan yorumlarınızı eksik etmemenizi temeni ederek, sizi oldukça uzun bir (son) bölümle baş başa bırakıyorum. Bir sonraki teşekkür bölümünde ve kurgularda görüşmek üzere...
Keyifli okumalar güzel Fâniler'im. Sizi seviyorum.
———-
2006
Yaşlı kadın, kuruduğunu düşündüğü resimlerini, herhangi bir olumsuz ihtimale karşı üzerlerine usulca bastırdığı bir peçeteyle kontrol etti. Mavi boya darbeleriyle görsel oluşturan kağıt, bu kez gerçekten tamamen kuruydu.
Yaptığı şeyden tam olarak emin değildi ama şu ana kadarki en sağlam yol buydu. Rüyasına giren Yeşil Kanat'ın ona yolladığı buruk bakışlar, akıbetini fısıldamıştı kulağına. Meleğine henüz söylememişti bunu ama geldiği an, bu kez söyleyecekti.
"Minik Açelya'm," dedi içten içe. Henüz yenice kırışmaya başlayan göz yuvaları yaşlarla dolmuştu. "Her şey senin için..." İnanıyordu. Bulmacada hazırladığı her şeyi bulacağına öylesine güveniyordu ki, en sonunda bulacağı sözleri, bu çizimlerle tamamlayacağını da biliyordu.
Uriel'e bir şey söyleyemiyordu... Şifreden emin olsa dahi fazla kalmayan ömrünü; bir ilk yapıp, sadece sevdiklerine adamak istedi. Ona aşık olduğu halde başkasıyla evlenip, çocuk doğuran, torununun ilk adımlarını onunla birlikte izleyen meleğine doya doya bakmak istiyordu. "Senin de beni sevdiğini, biliyorum," diyebilmek istiyordu ama nasıl yapardı ki? Bile bile başkasıyla evlendiğini nasıl söylerdi? Sarılmak ve, "Ah, benim merhametli naif meleğim. Neden hâlâ daha bu yaşlı fâniyi seviyorsun?" diye sormak istiyordu. Oysa Esme vardı... Fazlasıyla güzel bir melekti ve Uriel'e aşıktı.
Neden hâlâ daha bu ihtiyar kadını severdi ki? Titredi parmakları. Ağlamamalıydı. Uriel birazdan burada olurdu ve onu ağlarken görmemeliydi.
Kuruyan çizimlerini yazdığı mektubun arkasına yerleştirdikten hemen sonra, gıcırdayan sandalyesine yeniden yerleşti. Pencereden gelen yumuşak rüzgar kısa saçlarını süpürüp, tenine dokunduğunda, bir başka çizime başladı. Kağıdın üzerine kondurduğu fırçasını kaldırıp, bardağa daldırdı. Koyu renk, berrak suda dağılırken derin bir nefesi ciğerlerine yolladığı sırada bunu huzurla izledi.
"Yine bir resim mi?" diye sordu hemen arkasından yaklaştığını hissettiği meleği. Koyu kahverengi gözlerini göremese de hareketlerini hissediyordu.
Cevap vermeden hemen önce, aklına gelen bir düşünce genzi titretti. Sahi, bir daha göremeyecek miydi o güzel gözlerini. "Evet... Resimlerde buluyorum, onlarda saklıyorum."
Mart 2020
Zamanın kıvrak döngüsü, sanki o günlerde daha hızlıydı. Oysa ki daha uzun olmalıydı her bir gün...
Şifreyi buldukları günden bu yana tam tamına üç gün geçmişti, mart ayının sonundaydılar ve zaman gitgide daralıyordu. Aras, Baş Melek Erelim'in uykuya aldığı Yıldızı Düşük Fâni'lerle birlikte derin uykuya düşen Özge'yi düzenli olarak ziyaret ediyordu. Ferda, Açelya ve Esme, Bağ'ın yapıldığı ağacın konumunu araştırıp, bulmaya çalışmışlardı. Ortaya konulan her bir düşünce de Sümay Tusel ve yardımcı birkaç melek, mekana gitmiş ama hüsranla geri dönmüşlerdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/160087396-288-k443258.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EBYAZ
FantasyYİN YANG SERİSİ | II Bir yok oluş. Bir yeniden doğuş. Yapılan hatalarla süregelen bir uyanış. "Hayatımı şekillendiren meleği bir vesvese çakmağında yaktım. Bana dünyamı geri vereni, gözümü kırpmadan öldürdüm. Emanetiydim, emanetini ateşe verdim. Um...