•Ailemizi birlikte büyütelim!
Keyifli okumalar, melekler!
-———
Kapüşonunu kafasından indiren Aras, ince ince yağan yağmurun sıcak tenine karışmasına izin verirken kıstı gözlerini. Fakülte hemen karşısında duruyordu, ama içeriye girebilecek cesaretini kaybetmişti. İlk kez tattığı bu duygu, onu garip bir şekilde heyecanlandırsa da diğer yandan geriyordu da. Kendisine bir görev olarak belirlediği bu birlikteliğin yeniden sağlanması için bunu yapmak zorundaydı.
"Basit düşün," dedi kendi kendine. Meleğin yaşadığını ona söylemelisin. Bunu öğrenmeli. Adım atacağı sırada yeniden durdu. "Ne yapacaksın? Uriel yaşıyor, bana inan. Onu bulalım mı diyeceksin?" Dişlerini sıkıp sessiz bir küfür savurdu kendine. "Çok da inanacak ya... Kendi kibrim için, onu çektiğim tuzaktan sonra artık inanır mı sanıyorsun? Hiçbir söylediğine inanmaz artık, Aras." Düşünceleri içten içe onu yiyip bitirirken yumruğunu sıktı. Çehresine eklenen alayı tebessüm, bu kez kendisineydi. "Gülünecek haldesin. Ne ara, bu kadar korkak oldun sen?" İç dünyasına ardı ardına eklediği düşünceler, onu iyice sinirlendirmeye başlıyordu artık. Derin bir nefes aldığı sırada hızla ilerlediği merdivenlere saniyeler içinde tırmanıp, giriş kapısını hızla ittirdi. İçerideki hava her ne kadar dışarıya göre daha sıcak da olsa bedenine çarpanlar üşütüyordu onu. İçinde bir yerlerde haraket eden bir şey onu fazlasıyla yoruyordu. İnsani faliyetler ilk kez böylesine ele almıştı onu. Öyle ki avuç içlerinde oluşan ter, boynuna kadar taşınmış gibiydi.
Bal rengi gözleri iyice kısılırken etrafı taradı. Herhangi bir şey hissedemiyordu, fakat yakınlardaki yoğun bir enerji, oldukça etkiliyordu. "Sen misin Açelya?"
Harakete geçip merdivenlere doğru ilerlediği sırada duyduğu konuşma sesleriyle durdurdu kendini. Herhangi bir faliyet göstermeden önce duyduklarına yoğunlaştı. Bir süre bekledikten sonra kalabalığın arasından ayırt edebildiği sesler tatlı bir telaşa sürüklerken, tam harekete geçeceği saniye yeniden durdu. Ciddi ve suratsız olmamalıydı. Her zamanki gibi hiperaktif ve eğlenceli bir tip olarak gözükmeli, herhangi bir negatifliği belli etmemeliydi.
Çenesini birkaç kez haraket ettirip yüz kaslarını oynattıktan sonra artık hazır olduğuna emin bir şekilde ilerledi. Kantinin yakınlarındaki masalara doğru aldığı rotasını Özge ve Oğuzhan'ı gördüğü anda değiştirip, yanlarına yürüdü. Özge, uzun zaman sonra gördüğü ve Açelya'nın gelmeyecek dediği Aras'ı gördüğünde ilk başta şaşırsa da daha sonra sevinçle dürttü arkadaşını.
Aras, kızın yüzündeki ifadeyi yakalarken sahip olduğu kırıklara bir yara bandı yapıştırdı adeta. Onu, hatta onlarla olmayı gerçekten özlediğini kendisine itiraf edemeden yapamadı. "Gençler!" diye atıldığında masalarına hafifçe vurdu.
Özge, bir an bile beklemeden ayağa kalkıp havaya kaldırdığı kollarını Aras'a sardığında, aldığı sıcak sarılışla daha da mutlu oldu. Hemen ardından ayağa kalkan Oğuzhan'la da tokalaştıktan sonra boş koltuklarda yerlerini edindiler.
"Hani gelmeyecektin sen?" dedi Özge.
İblis, bir an için afallasa da belli etmek istemeyerek arttırdı gülüşünü. Belliydi ki bu konuyu Açelya ile konuşmuşlardı. "Hoş buldum, canım. Ben de sizi özledim." Bakışlarını Oğuzhan'a çevirirken hissettiği yoğun enerjinin kaynağını daha iyi anlıyordu artık. Açelya'nın yanına çok kez gitmeye çalışmıştı, fakat olaydan sonra Oğuzhan'la ilk karşılaşmalarıydı bu. Hissettiği enerjinin aynısını onun da hissettiğine emindi. Ve bu düşüncelerini doğrulayan en belirgin kanıtsa, genç adamın alnındaki ter damlalarıydı. Ne kadar eğitimli olduğunu bilmese de Aras'ın insan olmadığını anlayabilecek kadar bilgili olduğundan emindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EBYAZ
FantasyYİN YANG SERİSİ | II Bir yok oluş. Bir yeniden doğuş. Yapılan hatalarla süregelen bir uyanış. "Hayatımı şekillendiren meleği bir vesvese çakmağında yaktım. Bana dünyamı geri vereni, gözümü kırpmadan öldürdüm. Emanetiydim, emanetini ateşe verdim. Um...