•Ailemizi birlikte büyütelim.
Eveet... Geldik, ileride bir zaman sınır koyacağım dediğim zamana.(:
Merak etmeyin fazlaca yüksek bir sınır değil. Aslında söyleyeceğimden daha üstte belirtmek isterdim ama malum, hayalet okurlar pek umursamıyor emek karşılığını...
Bölüm sınırı: 170 oy.
Gün farketmeksizin, sınır geçildiğinde yeni bölüm gelecek.
Unutmadan, finale de çok az kaldı... Ansızın "Final" yazısıyla karşılaşabilirsiniz.
Ön duyuruları sizlere sunduğuma göre, bölümümüze geçebiliriz, Maviler'im.
Keyifli okumalar.💙
———-
İlmek ilmek seçilen her şeyden sonra geriye sadece istenilen şeylerin kalması, basit bir tabiat kuralı olmalıydı. En azından, Açelya'nın zihninden geçen derin düşüncelerin zemini buydu. İki yandan sarkan saçlarını omzu üzerinden geri verdikten hemen sonra gözünden akan yaşları sildi.
Bir ay önce, siyah bir Baş Melek'ten arınan gökyüzüne rağmen, neden hâlâ düzelen şeyler yoktu? İbranice bulmacanın bile yarısından çoğunu çözmüşler, kelimeleri belirgin şekilde yazmışlar ama hâlâ daha bir sonuca varamıyorlardı. Üstelik, kalbinde hissettiği bu tedirginliği, meleğinin yüzünde de görmüştü. Bu, onu çok daha korkutmuştu işte. Büyükannesinin nasıl bir yol izlediğini anlamlandıramıyordu. Alfabesi farklı bir dil. Aynalar. Resimler. Gizemli parçalar...
Tüm bunlarla birlikte iyice daralan zaman yetmiyormuş gibi birkaç dakika önce, Gölgeler'e çalışan bir adamla teyzesinin düğününden dönmüşlerdi. Sessizdi. Ağlıyordu.
"Açelya?" Uriel'in naif sesi usulca ulaştığında, bedeni de yaklaştı. Takım elbiseyle birlikte iyice ortaya serilen bedeni, pek kas gücünde olmasa da büyük bir heybet sergiliyordu çevresine. Hemen karşısına geçtiğinde üzgün ifadeyle baktı Emanet Kızı'nın gözlerine. "Neyi düşünüyorsun?"
"Olmuyor Uriel," dedi kız. Bir aydır içinde gizlediği tüm tuzlu suları usulca akıttı yanaklarına. Başını iki yana sallarken, "Biraz önce onlardan biriyle teyzemin evlenmesini izledim," diye devam etti. "O kadar mutluydu ki! Her şeyden habersiz, o kadar güzel gülüyordu ki..."
"Açelya." Dizleri üzerine çöktü. Bir elini genç kızın çıplak koluna götürüp, desteğini hissettirmek istedi. "Gayet güzel ilerliyorsun. Bulmaca hemen hemen bitti. Parçayı buldun. Şu anda da elimizde üç parça var. Onları aksi yöne koştururken hedefe emin adımlarla ilerlememize çok az kaldı. Buna emin olabilirsin."
"Melek... Yüzme bilmediğim halde, bu okyanusa açtım gözlerimi. Çırpındıkça daha çok boğuluyorum," diye konuştu, sertçe yutkunmadan önce. Zamanlarının tükendiğini hissetmek, ona amansız korku vermeye devam ederken günlerdir yanlarına gelmeyen Cesaret Meleği'yle daha da korkak hissediyordu. Duygularının önünü almak istese de yapamıyordu. "Ben, bu olmamalıyım," dedi yeniden konuşup. "Böyle bir insan, Naime Altay gibi bir kadının torunu olmamalı. Neden yapamıyorum?"
Uriel, iki yana salladı başını. Gözlerine düşen gölgeden haberdardı ve yüreği yanan Emanet Kızı'nı orada dinlendirmek istedi. Farkında olmasa bile, aslında büyükannesinden bile daha ince düşündüğü için bu haldeydi. Genişti. Fazlaca genişti. Öyle ki, ona tüm cihanın seksenlik dilimini yüz gün içinde kurtarma görevi verilse, doksan sekiz gün ağlasa da doksan dokuzuncu günde, yüzde yüzlük dilimi kurtarabilecek kadar genişti kalbi. Ebyaz'ın kimliğini gün yüzüne çıkaran da kalbindeki bu özdü... Bu yüzden Bahram, Anahtar olma görevini vermişti ona. Ve Naime, o daha çocukken görmüştü bunu. "Hayır Açelya. Bu okyanusa sonradan açmadın gözlerini." Ayağa kalktığı sırada üzerine aldığı dikkate, en kararlı bakışlarını yolladı. "Sen zaten bu okyanustaydın ve hayatta kalmak için, yüzme bilmene gerek yok. Çünkü sen, zaten bu okyanusun kızısın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EBYAZ
ФэнтезиYİN YANG SERİSİ | II Bir yok oluş. Bir yeniden doğuş. Yapılan hatalarla süregelen bir uyanış. "Hayatımı şekillendiren meleği bir vesvese çakmağında yaktım. Bana dünyamı geri vereni, gözümü kırpmadan öldürdüm. Emanetiydim, emanetini ateşe verdim. Um...