7. Bölüm

1K 68 25
                                    

''Senin kalbini açıp genişletmedik mi? Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı? Ve senin şanını yüceltmedik mi? Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var. O halde önemli bir işi bitirince hemen diğerine koyul. Ve yalnız Rabbine yönel.''

İnşirâh Suresi

______________ _ _ _


''Üç yıl... Vay be, Sena hanım... Bizi terk etmenizin ardından üç yıl... Hiç arayıp sormadığınız üç yıl...''

Sena, süt abisinin bilmem kaçıncı söylenmelerine kısacık güldü. Arabadalardı. Şoför yanında oturuyordu. Abi-kardeş dışında araçta kimse yoktu. Kur'an Kursu'nun bulunduğu şehir, Müslüman hanımın yolculuğu için mahrem gerektirecek kadar uzakta olduğundan, Semih almaya gelmişti. Sena gidişinde yaptığı gibi, gelişinde de kimseye haber vermemişti.

Sürpriz olacaktı. Süt abisinden kendisini almasını rica etmiş ve Allah razı olsun, abisi hiç düşünmeden onca yolu katetmişti. Gülümsemeden edemedi. Evine dönüyordu. Çok özlemişti. Üç yıldır hiç uğramamıştı. Ailesi onu görmek için birçok kez ziyarete gelmişti. Telefonla da bol bol konuşmuşlardı.

Başını cama çevirdi, geçtikleri binaları izlemeye başladı. Yüksek sesle marş çalıyordu. Sessizliğe alışkın olmayan abisi mırıldanarak sözlere eşlik ediyordu. Takılmadan edemedi.

''Abi, aynı şeyi defalarca kez dinliyorsun. Bıkmadın mı yahu?''

''KARDEŞİMLE OMUZ OMUZA VERİP DE BİR GÜN,

ZALİMİN KARŞISINDA DİK DURACAĞIZ!

KARDEŞİMLE KOL KOLA GİRİP DE BİR GÜN,

ZAFER İSLAM'IN DİYE HAYKIRACAĞIZ!''

Sena, siyah çarşafın örttüğü kulaklarını yapmacık şekilde kapattı. Abisine inat, onun sesini duymak istemiyorcasına başını iki yana salladı. Tabii, büyüğünden karşı atak gecikmedi. Bir kez daha marşı yüksek sesle söyledi. Hem gözünü yoldan ayırmıyor, hem de kadına laf yetiştirmeyi başarıyordu.

''Abi, yeter yahu!''

''Yetmez, Sena hanım. Bir daha!''

Sena, gerçek gülüşlerinden birini bahşetti. Başını şefkat dolu gülümsemeyle iki yana salladı. Abisini çok özlemişti.

''Abi, gerçekten çok özlemişim seni.''

''Hadi oradan, bu laflara karnım tok benim.''

''Senin hiçbir zaman karnın tok olmaz ki abi.''

Semih, tek kaşını kaldırıp yanına baktı. Kızgın olmayı denedi, o da kardeşini çok özlemişti, sinirli ifadeden vazgeçip güldü.

''Bak onda haklısın işte. MaşaAllah, bayağı iştahlıyım. Öyle yemek de ayırmam. Önüme ne gelirse afiyetle yerim.''

''Gelecekteki eşine ne mutlu o zaman. Yengem en rahatımız olur. Babam çok seçiyor, Ömer abi de her şeyi yemiyor.''

Sena, özellikle Erdem'in adını anmaktan kaçındığı için, Semih de bir şey söylemedi. Yoksa şimdiye, birçok kez bir yaş küçüğünün ismini laf arasına sıkıştırmıştı. Ön camdan yolu izlerken canı sıkılmadan edemedi. Tam tamına üç yıl olmuştu. Bu zaman boyunca Sena'nın duyguları değişmiş olabilirdi.

İçindeki huzursuzluk daha da arttı. Eğer artık Erdem'i sevmiyorsa-

Böyle bir şey çok ağırdı. Erdem, en başta görüntüsü yüzünden evlenmeyi istemediği için suçluydu ama bedelini üç yıldır Sena'sızlıkla ödemişti. En ağır ceza buydu ve elektrikçi adam da sessizce kabullenmiş, cezasını fazlasıyla çekmişti. Sena, iki yıl sonra geleceğini söylemesine rağmen, son bir yıl daha kursta okumaya devam etmişti.

SenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin