11. Bölüm

1.1K 70 34
                                    


''Asra yemin ederim ki, insan gerçekten ziyandadır. Ancak iman edip iyi dünya ve âhiret için yararı işler yapanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler başkadır.''

Asr Suresi

______________ _ _ _


''Sonra Erdem amcan şöyle bi' bakakaldı. Fındık dalları sessizliğe gömülmüş, güneş adeta Sena teyzenin utancını yüklenircesine sıcaklığını artırmıştı. Dedenin bahçesinde bir tek teyzenin bağırışı yankılanıyordu. Teklifini dağa taşa haykırmıştı teyzen; 'Evlen benimle!'  diye.''

Üç aylık oğlan çocuğu, babası Semih tarafından altı değiştirilirken anlatılanları tatlı gülüşlerle dinliyordu. Söylenenlerin ne anlama geldiğinden bihaberdi. Onu güldüren babasının sevgi dolu sesiydi. O konuştukça bebeğin yüzündeki mutluluk artıyordu.

Aralık ayının ortasındalardı, günlerden cumaydı. Öğleden sonra Avzem'in evinde, salonda karşılıklı koltuklarda oturan iki erkek kardeş vardı.

''Karaoğlan, köpürmüyorsun, hayırdır?''

Erdem, büyüğünün seslenişiyle başını telefonundan kaldırdı. Tek kaşını yükseltip alaycılıkla seslendi.

''Ben neden kızayım ki? Sena bir duysun da yeğenimize dört ay önce olanları anlattığını, görürüm o zaman ben seni. Hadi, işini çabuk gör de Muaviye Ali'mi geri ver. Senin yüzüne hasret kaldığımdan gelmedim tatil günümde.''

''Sena nikâhlı hanımın mı ki, öyle rahatça karşısına geçip söyleyebileceksin?''

''Yakında olacak, Allah'ın izniyle.''

Öğretmen, başka bir şey söylemeden kafasını ekrana indiren esmeri izlemeye başladı. Ona mı öyle geliyordu, yoksa kardeşi birazcık utanmış mıydı?

''Erdem, bi' bakar mısın?''

Sinirle dilini yanağında gezdiren adam, büyüğün seslenişini görmezden geldi. Minik yeğenine dua etsindi ki, olay çıkarıp Semih'i paylamıyordu. Cuma namazından sonra bebek sevmeye uğramıştı. Muaviye Ali'nin doğduğu cuma günü işe gidemeyince, babası haftalık tatil gününü Müslümanlar için mübarek olan günde yapmasını tavsiye etmişti. Hürmeten Erdem de artık öyle yapıyordu. Pazar iş başıydı, cumartesi geç gitse bile mutlaka gitmeye çalışırdı. Çalışma ahlakını önemserdi.

Onun sessiz kalışı öğretmeni tatmin etmedi. Oğlunun tüm giysilerini giydirdikten sonra dikkatli bir şekilde yukarı kaldırdı. Mis kokulu başını öpüp, koltuktan yere indi. Bir yaş küçüğüne adımladı. Amcası ilk göz ağrısı için kollarını açmış hazırda bekliyordu. Sonunda yeğenine kavuşan Erdem'in gülen suratını bozma isteğiyle doldu.

''Hayırdır, oğlumla oynamak internet üzerinden ülkeyi kurtarmana engel olmuyor mu?''

''Hadi işine, koltuğun üzerini topla, çöpünü at-''

''Evladımın yanında kaba konuşma-''

''Saygıdeğer ağabeyim, bir yaş büyüğüm, atam-''

Semih'in şen kahkahası önce bebeği güldürdü, onun neşesi amcasına da sıçradı. Üç erkeğin mutlu anları duyulan zil sesiyle duraksadı. Erdem, kucağındaki minik bedenle yapabildiği kadar üzerini düzeltti. Semih'in dudağı yukarı kıvrıldı. Abisinin alaycı ifadesini görmezden geldi.

''Hele, hele. Erdem bey, bu heyecan da neyin nesi?''

''Abi. Git kapıya bak.''

''Sen niye kızmıyorsun yahu? Allah, Allah. Hayrolsun,'' diyerek oğlunun altını değiştirdiği koltuğa ilerledi. Bebek bakım örtüsünü katlayıp kenara koydu. Aldığı kirli bezle birlikte dış kapıya yürüdü. Koridordaki büyük plastik çöp kutusuna elindekini attı. Şefkatli bir gülümsemeyle kapı kolunu aşağı indirdi. Delikten bakmaya gerek yoktu. Gelenler cuma okumasından dönen süt kardeşleri olmalıydı. Evleri, gelen geçenin bebek sevmek için durak yeri olmuştu.

SenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin