''Sizler kitabı okuduğunuz halde insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?''
Bakara Suresi, 1/44
______________ _ _ _
Biraz sakinleştikten sonra Sena, misafirlerine çay teklif etti. Semih, öğle namazı için camiye gidince görümce-gelin beraber içmelerini söyledi. Süt kardeşini oturduğu koltuktan kaldırmadan, anlatması gereken diğer mevzulara başladı.
''Velhasılıkelam, Ömer abim ve Sema yeniden evlendiler. Kalan iki talakla mutlu mesut yaşıyorlar çok şükür, Allah bozmasın.''
''Amin...''
''Gelelim, Esma mevzusuna.''
Sena, yutkunmadan edemedi. Suizandan sakınmaya çalışsa da, kardeşi Esma'dan hep İslam dışı hareketler bekliyordu. Bu yüzden kendine çok kızdı. Kardeşi onu sevmiyor diye onun hakkında böyle kötü şeyler düşünmek, Müslüman bir hanıma yakışmıyordu.
''Esma, namusuyla yaşayan bir Müslüman erkeğe tecavüz iftirası atmaya çalıştı.''
Semih, başını inanamaz halde iki yana sallayan süt kardeşinin konuşmasına fırsat vermedi. Net şekilde sözlerini sürdürdü.
''Ve bunu yaptığında sadece on beş yaşındaydı! On beş! Yirmi beş yaşındaki adamın onu taciz ettiği yalanını söyledi! Düşünebiliyor musun bunun ağırlığını?! Çocuğa tecavüz suçlaması!''
''A-A-Abi, ya doğruysa?''
''Allah'ım çok büyük! O adamın dükkânda yalnız olduğunu sanıp, rahat şekilde elini kolunu sallaya sallaya planını uygulamaya gitti! Bilmediği bir şey vardı ki; orada tek değildi! İçerideki lavobada adamın iki kardeşi daha vardı! Allah'ım sen büyüksün! Eğer onlar orada olmasaydı, Esma'nın tacizlerine şahit olmasalardı, işinde gücünde olan ve namusunu canı bilen adamın hayatı altüst olacaktı!''
Sena, abisinin öfkeli bağırışlarıyla için için ağlamaya başladı. Öğretmeni ilk defa bu kadar çok sinirli görüyordu. Öyle kızgındı ki, karşılık olarak söyleyebileceği hiçbir cümle yoktu. İnanmamayı çok isterdi, bunun doğru olmadığını düşünmeyi çok isterdi ama doğruydu.
Başını iki elinin arasına aldı. Yutkundu da yutkundu. Titreyen sesiyle sordu.
''Pe-ki ailesi? Allah'ım, ya çocukları? Allah'ım sen büyüksün. O çocuklar böyle bir iftirayla nasıl yaşayacaklar? Babaları masumken, etraftakilere çirkin bir iftiraya uğradıklarını nasıl inandıracaklar? Ya hanımı? Allah'ım, sen yardım et... O kadıncağız insan içine nasıl çıkacak? Abi, o adam bunu nasıl kaldıracak? Esma bunu nasıl düşünmez? Esma bunu nasıl yapabilir abi? Allah aşkına ya... Bir de çocuk yaşta... On beş yaşındaki çocuğun aklına böyle bir şey nasıl gelebilir? Abi ya...''
Semih, öfkeyle ayağa kalkmış haldeydi. Kolunu nazikçe seven eşi ve süt kardeşinin acılı soruları sayesinde biraz olsun sakinleşebildi. Normalde masum birine yapılan iftiralara çok kızardı ama söz konusu, kendi canından bir parça, can kardeşi olunca-
Burnundan derin nefes aldı, ağzından verirken koltuğa geri oturdu. Onun bağırışıyla mahzunlaşmış hanımının elini kavradı. Sakince dudağına götürüp öptü, yanına bıraktı, parmakları birbirine geçirdi. Sena, gözlerindeki yaşlardan ötürü önünü göremez haldeydi. Öğretmen, boştaki elini kendi saçlarına koydu, ensesine indirdiğinde hafifçe sıktı. Bir kez daha derin nefes aldı.
''Hay Allah...''
Sena, ferahlatılmak umuduyla kafasını büyüğüne kaldırdı. Acıyla seslendi.