13. Bölüm

961 58 18
                                    

''Ebû Leheb'in elleri kurusun. Zaten kurudu da. Ona ne malı fayda verdi, ne de kazandığı. O, alevli bir ateşe girecek. Boynunda bükülmüş hurma liflerinden bir ip olduğu hâlde, sırtında odun taşıyarak karısı da (o ateşe girecek.)''

Tebbet Suresi

______________ _ _ _


Nisan'ın on dördüydü, günlerden perşembeydi. Gece üç civarı vitir ve teheccüd namazını bitiren Sena, parmak boğumlarıyla tesbihat yapıyordu. Sabah namazına yaklaşık iki saat vardı. Akşam uyuyup, gece bu vakitlerde kalkıyor, sonra yeniden uyuyup güneşin doğuşu yaklaşırken sabah namazına uyanıyordu. Çok şükür, uykuya yenik düştüğü zamanlar azdı.

Yatağın üstündeki telefonu çaldı, ''Allah'ım sen hayret,''  diyerek alelacele hemen açtı. Gecenin bu vaktinde ablası neden arıyordu ki?

''Abla- İyi misin-''

Yoğun hıçkırıkların arasında konuşan büyüğüyle içi yandı. Ömer abisiyle birlikte, binanın önünde aşağıdalardı. Ablası son birkaç gündür, bu sefer tuttu diye bebek sevinci yaşıyordu. Belli ki, kötü haber gelmişti. Sesi öyle mahvolmuş haldeydi ki... Eşine kendini buraya getirmesini söylemesi şaşırtıcı değildi.

Ne olur ne olmaz diye, Ömer abinin geldiğini nişanlısı Erdem'e yazdı. Kapıda asılı feracesine uzandı, üzerine giydi. Ses çıkarmamaya özen göstererek koridora çıktı. Bina dış kapısının açılması için düğmeye bastı. İçinden çektiği salavatlar eşliğinde ablasının gelmesini bekledi. Birkaç dakika sonra adım sesi duyuldu, demir kapıyı araladı. Yüzünün her yeri yaşlarla kaplı güzeller güzeli büyüğünü gördü.

''Sena,'' diye fısıldandı, ayakkabısını çıkaran kadının kendisine sarılmasına izin verdi. Sema da, ev ahalisini uyandırmak istemiyordu. Şu an yalnızca kız kardeşine ihtiyacı vardı.

''Beni haberdar et, olur mu Sena?''

Sena, Ömer abisine başını kaldırdığında şaşkınlıkla bakakaldı. Doktor büyüğü, onun gözlerinde güçlü yerdeydi. Şimdi gördüğü bu çaresiz, yıkık adam o olamazdı. Evlat sahibi olamamak, sevgi dolu bir çifti bu kadar yıpratır mıydı? Buna değer miydi?

''Tamam, Ömer abi.''

Saçları yıllar önce seyrelmiş, çerçevesiz gözlüklü adam aşağı merdivenlere ilerledi. Sena, kollarındaki ablasıyla yapabildiği kadar yavaşça kapıyı kapattı. Ondan ayrılan Sema, kafasını ev sahibine kaldırmadan kardeşinin odasına girdi. Yatağa kendini atıp yanına döndü. İçin için ağlarken kardeşinden destek bekliyordu.

''Sena, çok canım yanıyor Sena...''

Kadın, oda kapısını örttü. Yatağın dibine vardı. Lacivert feraceli kolunu okşadı. Ona dönmesiyle şefkatle gülümsedi.

''Güzel ablam benim... İmtihanın bu, güzeller güzeli ablam...''

''Ben daha Ömer'le evli kalmak istemiyorum. Boşasın beni. Gitsin çocuk doğurabilecek bir kadınla evlensin. İstemiyorum onunla evli kalmak. Zaten bir kere boşadı, bir daha boşasın. Yıllardır ona bir çocuk bile veremiyorum ben.''

Ağlaması durmak yerine daha fazla artmış büyüğün yanaklarını sevdi. Başörtüsündeki tüm iğneleri batmaması adına çıkarttı. Katlı seccadenin üstüne koydu. Hem burnunu çekip, hem de ağlayan güzelin haline dayanamadı.

''Ömer abi hiç sensiz yapabilir mi abla?''

''Yapamaz mı?''

''Yapamaz tabii.''

SenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin