''Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını) görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu (karşılığını) görür.''
Zilzâl Suresi, 7-8. Ayet
______________ _ _ _
Öncelikle önümüzdeki günlerde hiç vaktim yok. Bu yüzden yine yorumlarınıza cevap veremiyorum. Özür dilerim. Hem Rumeysa için, hem de Sena için yazdığınız güzel yorumlara teşekkür ederim, müsait zamanda hepsine cevap vereceğim inşaAllah. Aslında bu bölümü bile yetiştiremeyecektim ama çok şükür, biraz önce bitirebildim. Elhamdülillah... İnşaAllah seversiniz...
Bir de, Barış Pınarı Harekatı var biliyorsunuz. Lütfen, bol bol Fetih suresi okuyup, bol bol dua edelim... Hem Mehmetçiklerimiz, hem de onlarla yan yana savaşan Suriyeli'ler için... Sivil dahil birçok şehidimiz var... Hepsine Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun... Geride kalanlara Allah sabır versin... Lütfen, bol bol dua edelim... Allah, hem sınır dışında, hem de sınır içinde, Rabb rızası için ve bizlerin güvenliğini sağlamak için canını ortaya koyanlara yardım etsin... Hayırlı haberlerle sonuçlandırsın... Kötü haberlerden muhafaza etsin... (Amin...)
______________ _ _ _
Sena'nın kurstan tamamen dönmesinin ardından bir hafta geçmişti. Ailesiyle çok güzel günler yaşamıştı. Birbirlerinden uzakta geçen üç yılın acısını, birkaç günde gidermeye çalışmışlardı. Başarılı da olmuşlardı ki, evin normal yaşantısına dönülmüştü. Şimdi akşam yemeğinden kalkılmıştı.
Ömer'ler tatilden dün akşam gelmişti, şu an hastanede çalışıyordu. Sema da anne evindeydi. Yarın, sabah namazının ardından Semih'lerle birlikte yola çıkılacaktı. Fındık toplama işi başlamıştı. Aile içi kalabalık olduğundan, bu sene dışarıdan çalışan alınmamıştı.
Kardeşinin dizlerine başı koyulu halde koltukta sırt üstü uzanmış Sema, boynunu bacaklara daha bi' yerleştirdi. Kocaman gülüşle şakıdı.
''Kimin güzel kardeşi dönmüş~? Kimin~?''
''Ya abla.''
''Utandın mı sen? Benim güzeller güzeli kardeşim utanmış mı?''
Sena, aldığı iltifatlarla güldü. Kuzguna yavrusu nasıl şahin görünüyorsa, çocukluğundan beri ablasına da çirkin hali çok güzel görünüyordu. Kardeş sevgisi ne kadar değerliydi böyle. Kendisi Esma'ya aynı sevgiyi gösteremediğinden, vicdan azabı hissetti. Son üç yıl, aralarındaki uzaklık daha çok artmıştı. Esma, geldiği gün yalandan gülümsemiş ve aile zoruyla birkaç cümle konuşmuştu. Onun dışında günlerdir yüzüne bile bakmamıştı.
''Abla, ben Esma'ya bilmeden bir şey mi yaptım?''
''Üzerine alınma, Esma hepimize karşı öyle. Sana yine iki laf etti, Semih'le hiç konuşmuyor. Bi' garip bişi' oldu. On yedi yaşında sen hiç böyle değildin.''
''Abla, öyle bi' diyorsun ki, sanırsın aramızda yıllar, yıllar var.''
''Var tabii, kocaman iki yıl. Sen bunu boş ver de, sana bir şey diyeceğim. Kimseye demek yok ama?''
Yattığı yerden doğrulan ablası, çocuk gibi heyecanlı şekilde bedenine eğildiğinde şefkatle gülümsedi. Sema hiç büyümüyordu.
''Söz.''
''Biz tedaviye başlayacağız Allah izin verirse.''
Sena'nın kaşları çatıldı. Tedavi dediyse bir hastalık söz konusu olmalıydı ama neden bu kadar çok mutlu görünüyordu?