14. Bölüm

893 60 40
                                    

''Allah'ın yardımı gelip fetih gerçekleştiğinde, ve insanların akın akın Allah'ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamdederek şanının yüceliğini dile getir ve O'ndan af dile. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir.''

Nasr Suresi

______________ _ _ _


Haziran ayının on yedisinde, sabah on civarı resmi olarak evlenen Sena, şimdi otuz iki farzı okuyan Erdem'i dinliyordu. Günlerden cumaydı. Erkek tarafı, namazdan sonra imam ile gelmiş ve kız evinde nikâh kıyılmaya başlanmıştı. Nikâhın kabul olması için otuz iki farzı okumak ya da mehiri kâğıda yazarak verilen söze imza atmak farz değildi. Olabilecek her kötü duruma karşı böyle bir önlem almak ise doğru olandı. Rabbim, kimseyi hak yoldan ayırmayıp, şaşırtmasındı.

Odada imam, gelin ve damat dışında, Lale, Emine, Avzem, Sema, Ömer ve Davut vardı. Yerde saygıyla oturmuş halde ikiliyi izliyorlardı. Lale, ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Emine, oğlunun eksiksiz okuyuşuyla mest oluyordu. Avzem, kucağında bebesi, karnında daha çok küçük yavrusuyla, kardeş saydığı kadının mutluluğunu seyrediyordu. Sema ise usul usul sevinç gözyaşları döküyordu. Ömer ve Davut da, evliliğe şahit olmak için hazır halde diz çökmüş bekliyordu.

Esma, özel anları telefona kaydedip internete koymasın diye, annesi tarafından özellikle iş verilmişti. Eğitim dönemi bugün bitmiş ve yaz tatiline girmişlerdi. Artık kızı liseli değildi. Yakında reşit olacak, bambaşka sorunlarla ailesini boğacaktı. Lale, küçük kızının şımarıklık riskini göze alamazdı. Sena'nın yüreği incinmeden düğün yapılmalı, böyle özel günlerin tadına kızı endişelenmeden varabilmeliydi. Evlatlarını kötülüklerden koruma görevi anne-babaya düşüyordu.

Orhan, yüreği kızının elin oğluyla evlenmesini kaldıramayacağından daireye girmemişti. Mahmut, can dostuna duyduğu saygıdan dolayı, tıpkı ilk gelini Sema'nın nikâhında yaptığı gibi, dünürünü yalnız bırakmayarak onunla beraber kendi evlerinde oturuyordu. Semih ise okuldaydı. Kulağı telefonda, Avzem'inin aramasını, nikâhın nasıl geçtiğini, özellikle Erdem'e koz olarak kullanabileceği şeylerin var olup olmadığını merak ediyordu.

İmam, çarşaflı kadının okumasını gerek görmedi. Bilgilendirildiği şekilde boşanma hakkı vekâletini unutmayarak iki tarafa da sorusunu sordu. Çift, birbirlerini eş olarak kabul etti, şahitler de imzasını attı, evliliğin hayırlı ve bereketli olması için dualar edildiğinde artık evlilerdi.

Sena, kocasının imamı yol etmek için ayağa kalmasıyla kendi de kalktı. O kadar heyecanlıydı ki... Şaşkın şaşkın durması, kayınvalidesinin ona seslenmesiyle dağıldı. Artık annesi olan kadının eline hürmetle uzandı, öptükten sonra alnına koydu. Öz annesine döndüğünde ise güzel kadının gülümseyişiyle mutlu oldu. Anne-babasının rızasıyla evlenmişti ve bu o kadar önemli bir şeydi ki...

Elini öptürmeyi sevmeyen annesinin açtığı kollara girdi. Yıllar önce saatler boyu ağladığı bu sevgi dolu kucak, şimdi Sena'nın yoğun sevincine şahitlik ediyordu. İkisi birbirinden zoraki ayrıldı. Taze gelin, eltisi Avzem'in sevgisine karşılık verdi. Muaviye Ali'yi rahatsız etmemeye dikkat ederek sarıldı. Artık aynı ailenin gelinleriydi. Yanakları ıslak ablasına hüzünle döndü. Onu en son sarmalayacaktı. Kendi annesinin elini öpen Erdem'e bakmamak için aşırı çaba harcayarak süt kardeşi Davut'a odaklandı. Neredeyse on sekiz olan bu çocuk, adeta elinde büyümüştü.

Saf kalbinin masumiyeti yüzüne yansımış halde ablasını izliyordu. Sena ona doğru adımladı, uzun bedene kısacık sarıldıktan sonra geri çekildi. Dua etsin diye adeta yalvaran gözlerle baktı. Hani bazı insanların yüzü nurlu olurdu ya, işte Davut da herkese öyle geliyordu. Semih abisinin değimiyle; yürüyen şehitti o. Bedenini Allah yoluna adamıştı.

SenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin