Nefesime Yâr

2.3K 113 17
                                    

Tahir, fırındaki börekleri de masaya yerleştirdikten sonra, bardakları doldurmak üzere çayın yanına hazır etti. Yüzünde geceden kalma hafiften bir hüzün ama ondan çok daha fazla heyecan vardı. Sofraya bakıp hiçbir şey yapmadan sadece düşündü. Yaklaşık iki saat sonra hamile karısını sınava girmesi için okula götürecek, kendi de oğlu ile kapısında bekleyecekti. Alelacele okul kayıtları, ders çalışmaları, hamile haliyle yaşadıkları, taşınmaları derken zaman çok çabuk geçmişti. Kendi okul zamanlarını hatırladı. On altı yaşındayken girdiği sınavları, oturduğu masayı, arkadaşlarını... Ne çok şey vardı aslında Nefesin yaşayamadığı. Nefes bugün sadece bir sınava girmeyecekti, hayallerini kurduğu bir geleceğin ellerinin arasından kayıp giderken yetmeyen gücüyle savaşacaktı. Belki imrendiği, belki özlediği bir dünyanın içinde sapasağlam kalabilmek için savaşacaktı. Açık öğretim lise sınavları bugün Nefes için her şeyden önce özgürlük demekti. Kendi iradesiyle seçim yapabilmesi, düşünerek üretmesi hayatını emek emek...  

Tahir bunları düşündükçe gözünden akan yaşa engel olamamıştı. Göz yaşına biraz gurur kattı, az sonra acayip güçlü ailesinin kahvaltı sonrası sınav heyecanına tanık olacaktı. Önce Yiğit'in odasına geçti. Seslenmeye bile kıyamadığı oğlunun yanına oturdu, elini usulca saçlarında gezdirdi. Kokusunu çekti, sanki son kezmiş gibi. Oysa Yiğit onun için hep ilk kezleriydi. Yine de hepsinde olduğu kadar, Tahir'in de içinde hep bir kaybetme korkusu vardı. Ama onun yenilmeye de, kendini göstermeye da hakkı olmadığını, hep korkusuzmuş gibi, hep en güçlüymüş gibi durmak zorunda olduğunu düşünürdü. Sesini kısarak seslendi.

"Yiğitim, aslanım, hadi uyan."

Yiğit de en ufak bir uyanma belirtisi yoktu.

"Ula, kimin oğlu, anasına çekmiş... Paşam, hadi kalk."

"Ya off baba ya..."

Tahir biraz şaşkın, biraz muzip cevap verdi.

"Off mu, ula babaya off mu denir!"

Yiğit ise bu sözü duyunca, gözlerini açmış, yatağın içinde kendini doğrultup uykulu sesiyle cevap vermişti.

"Ya ama baba, bugün tatil unuttun mu?"

Tahir bu cevap karşısında iyice gülmeye başlamıştı, Yiğit'i yatağa yatırıp gıdıklayarak cevap verdi.

"Bak sen paşama, tatilmiş, ne tatili ula? Tatili ben unutmadım da, ananı sınava götürecez ya bugün, sen onu unuttun herhalde?"

Yiğit, artık babasının gıdıklamalarından iyice nefessiz kalmış, kaçmaya yer aramıştı yatağın içinde.

"Sahi ya... Ben unuttum, geyiğin sınavı vardı..."

Ardından Tahir, Yiğiti biraz rahat bırakıp devam etti.

"Ayrıca Fırtına'yı kim doyuracak. Okula giderken veriyordun mamasını, bak bağırıyor dışarıda, sana tatil diye aç mı kalacak?"

"Fırtına aç mı kaldı, ben onu da unuttum."

Tahir Yiğiti omuzlarından tutup havaya kaldırdı. Yere bıraktıktan sonra;

"Hadi koş, Fırtınayı doyur, sonra hemen kahvaltıya."

"Tamam, hemen geliyorum."

"Elini yüzünü yıkamayı da unutma!"

"Tamammm!"

Tahir tebessümle baktı, uykulu uykulu yürümeye çalışan oğlunun arkasından. Şimdi sıra Nefes'teydi. Belki de çoktan uyanmıştır düşüncesiyle, kapıya kadar sessizce geldi. Kapıya tıkladı ama ses olmayınca içeri girdi. Yeni doğan güneşin simsiyah saçlarına değdiği, üzerindeki pikeye sımsıkı sarılmış karısıyla karşılaştı. Daha önce birkaç kere yastığa sarılmış halde gördüğü olmuştu ama pikeye böyle sarılmış olması tuhaf gelmişti. Kendi kalkalı yaklaşık bir saat olmuştu. Belki de, dedi içinden. Belki de... 

Zarif Sevda : Nefes İle TahirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin