İfteri Otlu Ay

1.7K 104 68
                                    

“Allah nasip ederdi, sen severdin. Nasip ederdi, sevdiğin de seni severdi.”

Aklına çalınan her derde uzanır sevda. Kök bulmaz ama can verir. Sonunu görmez belki ama hep başucunda bekler büsbütün. Sevince büyür bir kadın, anlaşılınca güçlenir bir adam. Hikayeler yarım kalmaz sadece sonunu göremediğin bir arafta sanırsın. Bir cümle çıkar aradan, eksik hikayeler de aynına katılır.
Nefes, Tahir’in son kararının ardından hayatlarının bambaşka bir yöne evrileceğini düşünerek arabaya bindi. Ne kadar anlamaya çalışsa da, eksik kalan bir şeyler vardı. Ve o eksiklik, tam da Tahir ile göz göze geldiğinde tuz ile buz oluyordu. İçindeki karanlığını silen bambaşka bir serinlik esiyordu aklına. Tahir ise kaç gündür Nefesten bir şeyler saklamış olmasının sıkıntısını atarak geçti şoför koltuğuna. Nefes bir önüne, bir Tahire baktı.

“Tamam da! Ne bakaysun hâlâ?”
Nefes, Tahir’in bu sorusuna hafifçe hüzünlü bir bakışla cevap verdi.
“Niye anlatmadın?”
Tahir az önceki muzipliğini geri çekip, derin bir nefes aldı.
“Vakit yoktu.”
“İsteseydin bulurdun. Niye anlatmadın?”
“Nasıl anlatsaydım Nefes? Sen bir cehenneme hapisken, bu cehennemi unutmaya çalışırken, hayallerini süsleyen hayatı ben sana yaşatmak için savaş verirken, sana kendi hayallerimi mi anlatsaydım...”
Nefes bir an duraksadı. İşin bu yönünü hiç düşünmemişti. Ama Tahirdi bu. Kimsenin kulağına duyunmaz, kocasının yüreğine sığmazdı. Tahir yüreğine aldığını, Nefes için Nefese duyurmazdı. Nefes, kocaman bir hayranlıkla kaldırdı başını.
“Ama ben o cehennem hapsindeyken, sen de kendini kendi hapsine atmışsın.”
Tahir, gözlerini dikip ses edemediği yerden ince bir damla gözyaşıyla cevap verdi.
“İyi ya işte! Şimdi ikimizde özgürüz. Demek ki en doğru zamanı.”
Nefes, Tahir’in içindeki hüznü dağıtması için elini onun elini üzerine uzatmıştı ki çalan telefonla ikisi de bu havayı biraz dağıttı.
Tahir, çalan telefon ekranına bir süre bakakaldı. Arayan Asiyeydi ve onun riv rivini bir süre çekeceğe benziyordu.

“Ula deli! Niye açmıyorsun telefonu?”
“Açtık da yenge! Hayırdır?”
“Ne bilim hayır mı? Sana sormak lazım. Ortalığı zaten karıştırmışsın abuk sabuk işlerinle. Nefesi görücem ben! İznin olursa tabi!”
“Yenge... Aşk olsun, ne izni...”
“Nefes hasta dedin, dün gelecektim, izin vermedin. Sana aşk olsun paşam! Daha ne diyeyim...”
Hoparlör açık bir şekilde konuşmaları duyan Nefes anlamsız anlamsız baktı. Tahir’in üzerinde ise hafif yollu suçluluk hissi vardı.
“Biz az sonra eve geçiyoruz yenge.”
“İyi ya hayde, çıkıyoruz bizde.”
Telefonu kapattıktan sonra Tahir arabayı çalıştırmaya hazırlanmıştı ki Nefes araya girdi.
“Tahir sen niye izin vermedin Asiye ablaya? Bu kaptanlık işini konuştun mu? O yüzden mi sesi böyle öfkeli geliyordu?”
Tahir cevap vermedi, daha açıklaması gereken çok şey vardı. Nefes, yüzünde hafif bir kırıklıkla baktı.
“Dün doğum günündü.”
Nefes bunu duyunca duraksadı. Birkaç dakika düşününce gerçekten doğum günü olduğunu hatırladı. Doğduğu gün... Nefes olduğu gün...
“O yüzden ateşlenmişsin böyle.”
“Tahir... Ne diyorsun?”
“Hani demiştin ya bana. Her doğum günümde ateşlenirdim, diye.”

”

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Zarif Sevda : Nefes İle TahirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin