Yüzleşme

2.9K 130 7
                                    

"Küçük bir kız çocuğu vardı ellerimde, kanayan dizlerinden ayağa kaldırmaya çalıştığım. Ben her düşecek olduğumda onun umut dolu ellerine sarıldığım. Oysa emanet bir gönül konmuş yoluma. Kendime anlatamadığım bir yolun sonunda buldum ben seni. Gördükçe inanmaktan korktum, yaklaştıkça yakmaktan korktum. Ama öyle güzel baktın ki, öyle tuttun ki ellerimi tüm yaralarına rağmen. Kendin bir savaştan kaçmışken, benimle öyle bir savaşa girdin ki..."

"Tahir, ne anlatıyorsun sen?"

"Seni ilk gördüğümde... Bunu anlatmak benim için de çok zor, mucize gibi bir şey olmuştu, oturduğum koltuğa sığamamıştım, sanki dili olsaydı o anın avazım çıktığı kadar bağırırdım. İçimde kocaman bir öfke vardı kendime. Eli oğlunun elini tutan bir anne de kaybolan yüreğimeydi öfkem. "Ve siz de hoş geldiniz" derken ki, yeşiline bakamadığım gözlerin, eline uzanırken titreyen elim, kimse anlamasın diye kendi içinde kıvranan yüreğim... Sonra gözlerinden kaçırırken kendimi, bileklerine takılı kalmam..."

"Tahir?"

"Tamam da, siz doktorla konuşurken, azıcık kulak misafiri olmuş olabilirim."

"Tahir, sen bizi mi dinledin?"

"Ama çok güzel anlatıyordun."

"Tahir ne kadar ayıp, küçük çocuk gibi kapı dinlemişsin."

"Nefesim, az bir dur da... Ne yapayım, dayanamadım, senden böyle şeyler duymaya alışkın değilim."

Nefes bu sözle az önce sinirle baktığı kocasının ellerini tutmuş, sakinleşmişti. Başını sakince göğsüne koyup şimdi onun anlatacaklarını dinleyecekti.

"Haklısın, alışkın değiliz. İyi hadi affettim, devam et."

"Neye devam edeyim?"

"Tahir ya... Az önce anlattıklarına işte."

"Ne anlatmışım ki az önce?"

Tahir yine muzurluğunu yapmış, anlattıklarını da unutmuş gibi yapmaya başlamıştı. Nefes hızla başını kaldırdı, bu defa utanarak biraz da alçak sesle konuştu.

"Tahir... Dalga geçmesene. İlk gördüğümde dedin ya... Hem beni gizli gizli dinliyorsun, hem de dalga geçiyorsun."

"Seni görmek, hasretinden kaybolduğum Karadenizdi."

Nefes yeniden başını Tahir'in göğsüne yaslamış, dinlemeye başlamıştı.

"Kaçıp kaçıp sığındığım Çivra, dizlerinde saçımı okşayan anamdı. İçimde özlediğim çocukluk arkadaşım, bakarken incitmekten korktuğum sürekli sızlayan bir yaramdı. Seni kazanmak için önce kaybedeyim dedim, yine kendimi senin dizlerinde buldum. Tuttuğun ellerimde bir mucize oldu. Öyle bir baktın ki, sanki ömrüm baştan kuruldu. Ben direndikçe kendime, senin bir bakışından vuruldum. Kendi fırtınamda kaybolurdum da senin gözlerinde kocaman gökyüzü buldum."

Nefes mest olmuş gibiydi. Alışkın değillerdi gerçekten böyle sözlere. İçlerinde telafi etmeleri gereken kocaman boşluklar vardı. Şimdi kendi evlerinde, kendi odalarında baş başa sadece kendilerinden konuşuyorlardı. En ufak tereddütlerin olmadığı, korkuların uyanmadığı, birbirlerine anlatamadıkları her şey... Sanki ilk kez yaşanıyormuşçasına eskilerin konuşulması ikisine de çok iyi geliyordu. Özellikle son günlerde nefesin kendi kabuğuna çekilen hallerinden çıkabildiği en güzel an, Tahir ile hiçbir şeyin endişesini yaşamadan konuştukları böyle zamanlardı. Tahir de elinden geldiğince her adımını ona göre atıyor, içinde hiçbir soru işareti kalmasın istiyordu. Nefes başını yastıktan kaldırdı, Tahir'e daha da yaklaştı, Tahir daha sıkı çekti kendine, gözlerinde yalnızca sevdasını gördüğü kadına.

Zarif Sevda : Nefes İle TahirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin