14- Kaza

5 0 0
                                    



Timuçin

Tekrar şehre dönmüştüm. Yapmam gereken tek şey iki gün düşünmek ve kendime gelmekti. Karakola vermem gereken evrakları vererek eve dönüş yolunca Doğan aramıştı.

"Nasılsın?"

"İyiyim ve seni çok özledim!" Dediğimde gülmüştü.

"Ben de seni özledim." Işıklara geldiğimde durmuş ve yoldaki insanlara bakmaya başlamıştım. Belki de bir kişiyi arıyordum sadece.

"Sana anlatmam gereken bir şey var Doğan ve inan kendi başıma bu işin içinden çıkamıyorum!" Bunu bir polise anlatmak ne kadar doğruydu ondan bile emin değildim ama Doğan'a polis değil dostum olarak anlatacaktım.

"Hayırdır inşallah! Tamam ben yoldayım zaten geleyim hemen nerdeysen!" Dediğinde başımla onaylamıştım.

"Doğan ben çok kötü bir şey yaptım.."

"Ne yaptın oğlum ya!" Dediğinde birden kulak dolduran bir ses duymuştum.

"Doğan!" Dedim endişeyle ve cevap yoktu. Trafik kazası olduğu belliydi ama buna inanmamak için kendimi zorluyordum. Defalarca adını haykırdım ama ses yoktu. Doğan'ı da kaybedemezdim. Tek dostumdu. Hala kırmızı ışık yanıyorken emniyet şeridine geçerek arabamın üstüne yanıp sönen ışığı ve sesi koyduğumda nereye gittiğimi bilmeden gaza basmıştım.

...

Olay mahalini öğrenip geldiğimde çoktan yaralılar veya ölüler kalkmıştı. Gittiği hastaneyi öğrenerek tekrar arabama bindim. Nefes alış verişlerimin düzensizliği beni çok rahatsız ediyordu. Hızla içeri girdim ve Doğan'ı sordum.

Ameliyat olduğu kapının önüne gelerek beklemeye başladım. Bir, iki, üç... Tam beş saattir ameliyattaydı. Arada çıkan doktor veya hemşireler hiçbir bilgi vermiyordu.

Kimse yoktu benden başka bekleyen çünkü ailesi Antalya'da yaşıyorlardı.

Sonunda doktorlar yavaş yavaş çıkmaya başladıklarında onlara doğru ilerlemiştim.

"Doktor Hanım, durumu nasıl?" Diye birden atmadığımda yorgun gözlerle bana baktı.

"Hayati tehlikesini atlattı." Ellerimi yüzüme götürmüş ve dolan gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı.

"Çok şükür!" Dedim fakat kısa sürmüştü. Doktordan tekrar o sesi duyunca kalbim paramparça olmuştu.

"Fakat..."

"Nasıl fakat?" Bir adım geri gittiğimde bir süre beni izlemiş ve ardından konuşmuştu.

"Fakat ayaklarını kaybedebilir!" Gözlerimi yummuştum.  O an kadının açıklamalarının hiç birini duymuyordum.

"Nasıl kaybeder. Onun ayaklarını kaybetmesi demek işini, yaşamını kaybetmesi demek. Bir yolu yok mu Doktor?" Kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Birkaç gün yoğun bakımda tutacağız araştırmalarımız devam ediyor ancak normal odaya geçiş yaptığında tam bilgi verebilirim ama yine de çok ümitlenmeyin!" Dediğinde kafamı olumsuz anlamda sallayarak oradan uzaklaşmıştım.

Doğan odadan birden çıkınca donakalmıştım. Dudaklarımı ısırarak arkamda olan sandalyeye oturmuştum. Hepsi benim suçumdu. Telefonla konuşmamalıydık.

Gözlerimden akan her damla yaş artık göz pınarlarıma batıyordu. İçim paramparçaydı. Yok olmak istiyordum o an.

Yanıma gelen hemşire bana doğru eğilmişti.

"Hadi gelin sizin de bir tansiyonunuzu ölçelim!" Dediğinde gözlerimle ona baktı. Mavi gözlü hemşire bana gülümsüyordu. Kafamı olumsuz anlamda sallayarak yutkunmaya çalışmıştım.

KARMEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin