Sevgili Günlük,
Bugün onun ismini öğrendim. Unutmaktan korktuğum ismini kendi dudaklarından işittim bugün. Bilirsin, hiçbir ismi seninle paylaşmıyorum. Ama istersen ona Fern diyebilirsin.
Yine evimin üç durak ötesinde, onun indiği durakta, indim. Aynı yolu bilmem kaçıncı kez takip ettim onunla. Dar bir patikaya girdi farklı olarak. Ve aniden durdu. Şaşırdım. Saklanmama fırsat kalmadan bana döndü. Hareket edemedim. Oradan geçen öylesine bir kız olabilirdim belki. Eğer yolun ortasında durup, şok içinde bir ifadeyle ona bakıyor olmasaydım.
Uzun ince bacakları ile üç adımda vardı yanıma. Anlamaya çalışır gibi baktı gözlerime. Herhangi bir sorunun cevabını bekler gibi sustu bir süre. Sonra da gülümsedi. Tanrım. Çok güzel gülümsedi. Dondurmasından bedava hakkı çıkmış bir çocuk, belki de sevdiğinin gülüşünü izleyen biri gibi gülümsedi gözlerime. Dudaklarının arasından hafifçe gözüken inci gibi dişleri, gözlerinin içindeki parlaklığı söndüremiyordu. Yorgunluktan morarmış göz altları bile engel olamıyordu nefes kesici güzelliğine. Bir erkeğin bu kadar güzel olması kesinlikle haksızlıktı. Dudağının bir santim üzerindeki minik beni, kemik gözlüklerinin ardından duyguyla bakan yeşil gözleri ve rüzgarın etkisi ile dağılıp gözüne inen saçlarına ile o,
Kesinlikle kusursuzdu.
"Fern" dedi kalın ve tok sesiyle. Anlamadığımı belirtircesine kafamı eğdim. "İsmim Fern. Günlerdir buraya kadar beni takip etmek yerine, kolay yoldan ismimi sorabilirdin."
O an kıpkırmızı olduğuma eminim günlük. Bir yandan sesinin ne kadar ilahi olduğunu düşünürken, öbür yandan yüzümün yandığını hissediyordum. Ve o da bunu fark etti.
"Hey, utanmana gerek yok." Dedi hafif kıkırtısının ardından. Ve sol avucunu ileri uzattı. "Peki öyleyse. Dediklerimi unut. Tekrar tanışalım. Ben Fern. Sen?"
Ve o gün saatlerce konuştuk.
Parkın köşesindeki banklara oturduk, ve konuştuk.
Salıncaktan popo üstü yere yapışan çocuğa güldük, ve konuştuk.
Yetmedi numaralarımızı aldık, gece yıldızlar bana uyumamı fısıldayana kadar yine konuştuk.
Kalbimin arka taraflarına iteklediğim korkum, tekrar zihnimi esir aldı. Konuşamamaktan korktum. Konuşamamasından korktum. Ama bu sefer ağlamadım. Çünkü bir zamanlar zihnimin her bir köşesine ağlarını yayan korkum bile, onun konuşmasındaki asaletin önüne geçemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ultimo colore
ChickLitSon rengin saçlarımdan akıp gittiği gün, ben çoktan yıldızlara ulaşmış olacağım.