Arkadaşımla, grup olduğumuz önemli bir projeyi unuttuğum için kavga ettik. Söylemek istemedim, gerçekten. Ağzımdan kaçtı. Sözcükler, ben daha durdurmayı başaramadan firar etti dudaklarımdan. İnanmadılar başta. Şaka zannettiler. Şaka olduğunu umdular. Tepkisizce izledim gözlerinden akan şeffaf gözyaşlarını. Sessizce dinledim acı haykırışlarını. Öleceğimi söylemedim. Söyleyemezdim. Beni anlamazlardı. İsterlerse de anlayamazlardı.
Kollarını bana saran arkadaşımın omzunda soluklandım dakikalarca. Sıranın üzerine yatırdığımız kafalarımızla birlikte bakıştık tüm ders. Yer yer gülümseyişi, yer yer dolan gözlerini izledim. Önümde oturan arkadaşlarının da iç çekme seslerini duydum zaman zaman.
Böyle olmasını kimse istemezdi. Ama kaderin kaçışı yoktu. Güçlü kolları arasına hapsetti mi seni, çırpınmaların kifayetsiz kalırdı. Camdan bir kubbenin içine hapsolmuş çaresiz biriydim. Çevremde yaşananları görebiliyor, dahil olamıyordum. Nefesim kesiliyor, oksijenim bitiyordu. Ölüyordum. Ama en iyisini düşlemeye devam ettim.
En renkli hayalleri, karanlığa hapsolmuş gözler kurmaz mıydı zaten?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ultimo colore
ChickLitSon rengin saçlarımdan akıp gittiği gün, ben çoktan yıldızlara ulaşmış olacağım.