Sevgili Günlük,
Bisikletimin tekerlerinin ezdiği çakıl taşlarının sesini, kulağımda uğuldayan rüzgarı dinlemek istedim bugün. Bisikletimi bir kenara kilitleyip sahil boyu yürürken de dinledim. acı çığlıklar bırakan martıların sesini, annesine istediği dondurmayı aldırmaya çalışan küçük kız çocuğunu, dalgaları dinledim dakikalarca. Hiçbir şey düşünmeden. Boş boş işittim her şeyi.
Tek bir an tereddüt ettim ölmeye. Lakin bu tereddütüm bisikletimin yerini anımsayamadığımda yok oldu. Hastalığım ilerledi. Hocanın verdiği ödevleri, annemin sabah yaptığı nasihatleri, yeri geldiğinde arkadaşlarımın bile ismini hatırlayamadım. Kaçınılmaz sonun geleceğini biliyordum, lakin gelmemesine dair bir umut vardı belki de içimde.
Ağlamadım. Gerek duymadım. Ne bekliyordum ki? Bugün arkadaşım doğum gününü hatırlayamadığım için beni azarladı. Özür diledim. Ama sahteydi. Elimde olmayan bir durum için neden özür diliyordum ki? Hastalığım nedeniyle her geçen gün kahrettiğim ailemden özür diliyor muydum? Suçlu değilim. Hiçbir zaman olmadım.
Bakışlarımı çekemediğim dalgalar suçluydu. Sesleri kulaklarıma melodi gibi gelen martılar suçluydu. Oturdukları bankta birbirlerine saf duygularla gülümseyen çift suçluydu. Her şey güzel olduğu için suçluydu. Beni vazgeçmeye ittiği için suçluydu.
Sen de suçlusun günlük. Yaşadığım her bir mucizeyi buraya yazarak kendime farkındalık yaşatıyorum. En büyük suçlu sensin. Aslında suçladığım günlük benim. Sen bensin. Bu yüzden en çokta kendimi suçluyorum.
Kısa ömrümü çocukluk hayallerime benzetemediğim için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ultimo colore
ChickLitSon rengin saçlarımdan akıp gittiği gün, ben çoktan yıldızlara ulaşmış olacağım.