altı

5.3K 327 193
                                    

20'19: Blumia olduğunu ne zaman söylemeyi düşünüyordun?

Hilal: Hiçbir zaman. Çok pardon da sen benim neyimsin ki sana her bokumu söyleyeyim?

Hilal: Sen hiçbir şey bilmek zorunda değilsin. Bende anlatmak zorunda değilim.

20'19: Burnunun dikine gitmekten bıkmamışsın.

Hilal: Sanane.

20'19: Ah, pekala. Bugün ne yapacaksın?

Hilal: Ders çalışacağım.

20'19: Pekala, o zaman sonra görüşürüz.

Genç kız lavaboda kustuktan sonra sırtını duvara dayadı ve yavaş yavaş yere çöktü. Midesi hâlâ bulanırken ağlamaya devam etti. Tuvaletin birden açılmasıyla içeri Başak girdi.

"Hilal iyi misin? Ah, tanrım yine mi?!" dedi.

"B-böyle olduğu zamanlar ne yaptığımı biliyorsun. Kıyafet hazırlar mısın bana?"

"Hilal, iyi değilsin. Hem başında o anonim varken dışarı tek çıkma."

"Tamam sende gelirsin, lütfen." dedi. Başak, arkadaşının ne kadar inatçı olduğunu biliyordu. Siyah kazak ve siyah pantolon çıkardıktan sonra Hilal'in üstünü giymesine yardım ettikten sonra evden çıktılar.

~

Genç kız yaklaştıkça adımlarını yavaşlatıyordu. Göğsüne oturan bir yumruyla olduğu yerde bekledi. Gözünü ordan ayırmıyordu.

Adımlarını eminsiz atmaya devam ederek mezarlığın başında durdu. Kazağını avuçlarına kadar çektikten sonra taşa oturdu. Bir şey demeye cesaret edemiyordu. Mezar taşına bakıp ismini gördüğünde gözleri dolmaya başladı.

Buraya uzun zaman sonra geldiği için kendini çok tuhaf hissediyordu. Dudaklarını yaladı ve sadece "Ay Kadın geldi.." diyebildi acı bir gülümsemeyle.

"Uzun zamandır gelmediğim için özür dilerim Ay.. Beni bir şekilde gördüğünü hissediyorum. Bileklerimi kestiğimi gördüğünü hissediyorum veya kustuğumu. 5 aydır bunları yaşıyorum." dedi ama sonra pişman oldu.

"Sakın benim için üzülme. Eminim oralar güzeldir Ay.. Oralarda olduğun için sana kızmıyorum ama-"

Devam edemeden hıçkırığı onu susturmuştu. Eğilip toprağı öptükten sonra yavaş adımlarla kalktı. Bir an Ay gömüldükten sonra ki hali geldi gözünün önüne.

*Flashback*
Hilal en başta hıçkıra hıçkıra duruyordu,
yere çökmüş ağlıyordu. Herkes toprak atıyordu sevdiğinin üzerine. Hilal tırnaklarını avcuna bastırırken, Mete toprak atıp yanına geldi. Hilal'i kendine çekip saçlarını okşamaya başladı. Bu onun sakinleşme yöntemiydi fakat sakinleşmesini hiç sağlamamıştı. Mete de ağlıyordu. Hilal bunu titrek göğsünden anlıyordu.

"Mete, Ay gitti.." dedi Hilal.

"Gitti be Hilal'im.." dedi Mete titreyen sesiyle.

Herkes dua okuyup gittikten sonra Ay'ın ailesi ve arkadaşları kalmıştı. Hilal kafasını biraz kaldırıp Ay'ın annesine baktığında çenesini sıkmaya başladı. Hıçkırmamalıydı..

"Oğlum, bırakın beni bıraksanıza!" diye bağırıyordu.

Mete Hilal'in kulaklarını kapatıp onu göğsüne daha çok bastırdı. Mete Hilal'e hem abilik hem kankalık yapıyordu. Herşeyden önce onu düşünüyordu.

Herkes yavaş yavaş gidince geriye sadece Mete, Çağatay, Furkan, Hilal, Derya, Başak kalmıştı.

Hilal içinde daha fazla tutamayıp bağırmaya başladı. Mezara baktığında "Kalk! Kalk artık kalk!" dedi ve toprakları elleriyle çekmeye başladı.

Gözü bir şey görmüyordu ve başı felaket dönüyordu. En sonunda gözleri kararırken gördüğü tek şey Mete'nin kucağında olduğuydu.
*Flashback son*

Hilal arkasını dönüp giderken bir çift gözün onu izlediğinden haberi yoktu.

• Ay Kadın | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin