yirmi

2.8K 225 173
                                    

SINIR 40 YORUM!

1 HAFTA SONRA;
Bir haftada değişen hiçbir şey yoktu, benim odadan çıkmamam dışında.

Kapı devamlı çalsada kimseye açmıyordum. Çünkü Gökay'ın ölüm yıl dönümü yaklaşıyordu ve ben kimseyle görüşmek istemiyordum.

Her zaman yaptığım gibi kendi kendime konuşmaya başladım.

"Artık yoruldum, gerçekten. Kusa kusa 3 kilo verdim. Bileklerimi kese kese bir tuhaf oldum. Acı çeke çeke mahvoldum."

"Ben artık bileklerime çizik atmak istemiyorum."

"Derin derin kesip ölmek istiyorum."

"Seni özlemek istemiyorum, yanına gelmek istiyorum Gökay. Kusmak istemiyorum, rahat bir şekilde yemek yemek istiyorum. Yersem kusar mıyım diye düşünmek istemiyorum."

"Şimdi şu elimdekiyle bileğimi kessem ne olur ki? Ne güzel ölürüm.."

"Ama bunu yapmayacağım. 4 gün daha bekleyeceğim. Ölüm yıl dönümünde aynı gün aynı saat yapacağım."

"Yapmamalısın." dedi arkamdan bir ses.

"Sen buraya nasıl girdin?!"

"Anahtarım vardı." dedi Hakan.

"Herşeyi duydun mu?"

"Tabiki duydum. Aslında eğer Gökay ölü olsaydı söylediklerinde haklı olurdun."

"İyi de Gökay zaten ölü."

"Hilal, o ölmedi." Gözlerim şaşkınlıkla açılırken dediği şeye inanamadım ve onu ittim.

"Sen ne diyorsun! Dalga geçmek için başka sebep bul!"

"Hilal o ölmedi diyorum."

"Hayır o öldü! Öl-dü!" diye heceledim.

"Lan ölmedi diyorum ya!" Olduğum yerde kaldım ve daha önce Hakan'la konuşmalarımızı hatırladım.

"Hastanede uyandı."

"Biraz düşünsene, sana o kolyeleri kim göndermiş olabilir, ay kolyeleri!"

Sustum..

"Liam denen çocuk Gökay'dı anlıyor musun? Gökay yaşıyor! Korede yaşıyor! O gün gördüğün rüya değildi, gerçekti. Gökay her yerde arandığı için korede yaşıyor. Yanına gelemiyor anladın mı? GÖKAY ÖLMEDİ!"

Yere çöküp ağlamaya başladım. Nefesim daralıyordu.

"1 yıl olucak Hakan. Nasıl yaşıyor.."

"Liam denen çocuk Gökay'dı. Neden görmemen için o kadar ısrar ettim sanıyorsun? Ya da Koreye gittiğimi söylemek yerine Almanya dedim? Ya da seni yılbaşında görüntülü aradığımda Gökay'a seslenmeni istedim? Çünkü hep yanımdaydı."

Ağlaya ağlaya dinliyordum Hakan'ı.

"Başlarda geçici felç yaşamıştı. Bel altı hareket etmiyordu, daha sonralarda düzeldi."

"Y-yaşadığına inanmam için bir şey göster." dedim.

"Bak, belki benden hatta ondan nefret edeceksin. Neden bana söylemediniz diye ama söyleyemezdik anladın mı? Başın belaya girerdi."

"İnanmam için bir şey göster." diye ısrar ettim.

Sıkıntılı bir nefes verdi. "Onu arayacağım tamam mı? Sesini çıkarma."

• Ay Kadın | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin