İNTİKÂMIMA SAYILI GÜNLER KALDI!

71 14 13
                                    

Görüntülerin bir kopyasını aldım. Merdivenlere ilerlerken bir yandan da gözüm abimi arıyordu ki "Masal" diyen abimi ensemde beklemiyordum. Ona ne diyeceğim şimdi...

Keşke arkamda da bir gözüm olsaydı o zaman işim daha kolay olurdu."efendim abi" dedim, hiçbir şey olmamış gibi. Kaşının tekini havaya dikti ve "senin burada ne işin var maymuncuk" dedi. Ses gayet normaldi bende bir şeyler geveleyerek geçiştirdim. "hastanemize gelemez miyim? Şöyle bir gezeyim dedim" diye karşılık verdim. Kolları birbirine bağladı ve "demek gezmeye geldin peki, maymuncuk burasının park ya da alışveriş merkezi değil de bir hastane olduğunu da biliyorsun değil mi ağabeyciğim ?" dedi ukala bir biçimde. Bende gözümü kısıp "öf abi, seni görmeye gelmiştim. Nereden çıktı bu sorgu sual? Tamam, o zaman ben gidiyorum. Ayrıca sana da küstüm!" dedim durgun bir ses tonuyla "Masal, beklesene ağabeycim demesine rağmen durmadan gittim. Haksızken haklı duruma düşmeyi ben buna derim. Akşama barışırız artık. Eve gittiğimde Mirza'nın laptopunu aldım. Flashı taktım ve o günü izlemeye başladım. İlk başta tanıdığım kimse yoktu görüntüyü ileri sardığımda abim hızlı bir şekilde dışarı çıktı. Bu sırada birkaç kişi yanına geldi. Tanıdığım tek kişi vardı o da doktorum Sinan. Yani ben geliyordum. Mirza'nın arabası gözüktü, daha sonra abim Mirza'nın kucağından sinirli bir şekilde beni alıyor. Bence kızması çok saçma Sinan ve ekibi beni içeri alırken Meriç, Mirza'ya bir şeyler söylüyor. Mirza'nın yüzünden  olduğunu düşünüyor sanırım. Daha sonra Mirza tek başına kalıyor. Bir araba daha geliyor. Arkasını döndüğü için kim olduğunu göremedim. Başka bir görüntüyü izledim. Orada Mirza, dışarıda biriyle konuşuyor, yüzü dönük değil. Sürekli arkasına bakıyor. İşte... Döndü! Hayır! Olamaz bu SAVAŞ! Radarıma Savaşı aldım bu sefer. Hemşirenin yanına gidiyor. Yani bu iğrenç şey doğru. " alo. Merhabalar Sinan Bey. Ben Masal Arıkan"

Şaşkın bir sesle önce öksürdü. " bir şey mi oldu Masal Hanım" dedi titreyen sesiyle. Gayet ikna edici bir ses tonuyla konuşmaya başladım. " yok, bir şey olmadı da benim size bir sorum olacaktı. Müsaitseniz sorayım" dedim. Hemen cevap verdi " buyurun müsaidim."

" bana naklettiğiniz iliği kabul etmiyorum. Lütfen geri alın" dedim gayet ciddi bir tavırla. Kahkaha atarak güldü. Bunda gülünecek bir şey mi var? Öksürerek " siz şaka yapıyorsunuz herhalde" dedi. " size şaka yapmıyorum. Gayet ciddiyim! Diyerek sitem ettim. Biraz durdu galiba ciddiyetimi anladı. " hım peki. Ama bu dediğiniz imkânsız maalesef" dedi ve telefonu suratıma kapattı. Kaba adam! Benden izin almadan o salak Savaş'ın iliğini nakil ediyor, benim iznim doğrultusunda geri almıyor. Bu çok saçma. Kapım çaldı ve içeri Meriç girdi. Onu görünce umursamadığımı göstermek için arkamı dönüp telefonla oynamaya başladım. " Masal, ben gidiyorum ağabeyciğim. Hem de Japonya'ya" dedi. Şaka yaptığını biliyorum. Konuşmaya devam etti. " bu şaka değil (içimdekileri duyuyor san ki) gerçekten gidiyorum. Saat on ikide uçak kalkıyor bu da biletim al bak istersen" dedi. Uzattığı biletler... Gerçekten gidiyor! Hemen asık bir suratla önümü döndüm. Ayağa kalkıp beline sarıldım. " gitme abi. Ben seni çok özlerim. Hem neden gidiyorsun ki?" dedim üzgün bir tavırla. Elimde olmadan gözyaşım aktı. Beni kendisinden uzaklaştırıp eliyle gözyaşımı sildi. " ben ne yapabilirim ki ağabeyciğim. Evdeki maymuncuğa hediye almak için ta oraya gitmem gerek." Son söylediğini gülerek söylemişti. Beni kandırdı pislik. Tarih geçen senelere aitti. Öf ya yine kandım. Kapıdan Mirza ve Özge geldi. Özge elindeki pastayla " iyi ki doğdun!" dedi. Hep birlikte tekrarlamaya başladılar. Bu gün 7 Eylül... Ah canım ailem, doğum günümü unutmamışlar. Üstelik ben unutmuşken. Hepsine kocaman sarıldım. Meriç'in yaptığı şakayı bile af ettim. Özge'nin yaptığı pastayı Mirzayla bitirdik. Meriç ve Özge sadece birer çatal aldı. İşte tam benim kuzenim. Mirza ağzı doluyken " doğum günü hediyelerini istemiyor musun pantercik?" dedi. Önce bir düşündüm ve " benim en büyük hediyem sizken başka hediyeye gerek yok uğur böceğim. Al bu da benden olsun" dedim ağzına kocaman bir çatal pasta koyarken. Oda bana " kara kedim" dedi. Sonra gülüşmeye başladık.

SAVAŞIN MASALI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin