Temel bilimler binasında hastanede yaptıklarımı tekrarlarken yeni bir yarım saat geçirdim.
Annem bir mesaj daha atmıştı nerede olduğumu soran, kafeteryada sıkıldığını söylüyordu.
'Sen de kendince gez istersen, öğrencilerle sohbet et falan.' yazdım başka bir bahane bulamadığımdan.
Koridorda yavaşça yürüyordum. Onu bulmanın kolay olacağını düşünmemiştim ama şanslı olacağımı hayal etmiştim. Sanki "Burçin'i gördünüz mü?" diye soracaktım ve "Burçin benim, siz kimsiniz?" cevabı alacaktım.
"Rurouni Kenshin'in çizimleri falan bayağı eski ama, hoşuna gitmeyebilir." diyen sesi duydum sonra.
Bir kez daha algıda seçiciliğime güvendim, günlük sahibinin izleyeceği –ya da izlediği- birkaç animeyi not aldığını hatırlıyordum.
Hepsini de araştırmıştım, birini izlemeye bile başlamıştım. Onlardan birinden bahsediyorlardı.
Onun yazdığı hiçbir şeyi unutmazdım.
Konuşan çifte yaklaşırken "Sen ne önerirsin peki?" dedi keçi sakallı.
Normalde ahlaki değerleri olan bir insandım ama son bir günde o kadar çok insan dinlemiştim ki normal olan buymuş gibi geliyordu, arkalarında duvara yaklaşıp bekledim bir başka ipucu için.
Herkes tarafından bilinebilecek bir animenin lafı geçti diye bir anda günlük sahibini bulduğumu düşünemezdim ya.
"Samurai Champloo da eski bir anime ama şahsen daha çok beğenmiştim, hem daha kısa. Onu beğenirsen diğerine geçersin."
Onlar konuşmaya devam ederken, gerçekten tanıdık hissettim.
Oymuş gibi.
Daha fazla bekleyemeyeceğime karar verip kızın omzuna dokundum.
"Affedersin, ismin Burçin olabilir mi?"
İhtimalin ne kadar düşük olduğunu biliyordum, umudumu kaybetmeden önceki son dokunuşlardı.
Ama tamamen inanamadığım bir şekilde, "Sizi tanıyor muyum?" dedi Burçin olduğunu onaylarca.
"Hayır, aynı lisedeniz de." dedim sevincimi gizlemeye çalışmadan. "Bir anda tanıdım o yüzden."
Gülümsedi Burçin, göz kenarlarına ulaşmayan bir gülümsemeydi ama iyi hissettirmişti.
"Özgür ben de." dedi yanındaki keçi sakallı. "Memnun oldum."
Uzattığı elini sıkarken "Sarp." dedim.
İkisi doğal olarak sustu, bir şeyler söylemem gerekiyordu.
Günlerce onunla konuşacağımı hayal etmiştim ama sonunda bulduğumda hiçbir şey söylemeye cesaret edemiyordum.
Onun beni sevmesini istiyordum, saçma sapan şeyler söylersem bunu başaramazdım.
Aslında, sevmesi şart değildi.
Sadece beni bilmesi, konuşması bile benim için yeterdi.
Sonunda ağzımı açıp "Ee siz ikiniz?" dedim.
"Özgür bu, erkek arkadaşım." dedi Burçin.
Kızlardan hoşlandığını sanıyordum diyemedim.
Aralarında romantik bir şey mi vardı yoksa öylesine bir ilişki miydi bilmiyordum.
Burçin'in erkeklere ilgi duymasına sevinmeli miyim bilmiyordum.
Belki de normal davranmak içindi?
Bilmiyordum, soramıyordum.
"Tebrik ederim." dedim neyi tebrik ettiğimi bile anlamadan.
Teşekkür ettiler, sonra da uzaklaşmaya başladılar.
Konuşmayı ilerletebilsem belki uzaklaşmazlardı.
Ama yapamamıştım işte, düşüncelere fazla dalmıştım.
Arkalarından tek bir şey bile diyemeden baktım.
Sonra da, mühendislik fakültelerini gezmek üzere binadan çıktım.
İyi okumalar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trans Günlükleri
Teen FictionŞans eseri bulduğu bir günlük, Sarp'ın hayatını değiştirir. Farklı düşüncelerden nefret eden insanlara bu hikayede yer yok. Her birey farklı düşünür, geri kalanlar da ona saygı duyar. Not: Bilmeniz gerektiğini düşündüm, translık bu hikayede çok da b...