"Bahçede yeşil çınar, boyun boyuma uyar."
İnsanın bazı anlar da, bazı şarkıları duyması onu hüzünlendirir ya da neşelendirir. Yiğit yanıma gelip bir sonraki şarkıda benimle dans etmek istediğini söylediğinde sabırsızlıkla şarkının ne olacağını bekledim. Kafamdan binlerce melodi geçerken yanı başımda duran adamın bu şarkı sözlerini duyduğunda yüzündeki gülümseme, ortamdaki bekleyiş gerginliğini yerden yere savurdu,kül olup uçurdu adeta.
Ellerini belime dolayıp beni kendine yaklaştırdığında gözlerinin bir zümrüt tanesi olduğuna yemin edebilirdim. Gözlerinin rengi o kadar canlanmıştı ki, adeta kalkıp yürüyecek ve bana sıkıca sarılacaklarmış gibi hissettim.
Yüzümde belli belirsiz bir gülümsemeyle onu hayran hayran izlerken bir yandan da şarkıya eşlik ediyordum.
"Ben seni gizli sevdim, bilmedim alem duyar."
Sesimin güzel olduğunu söyleyemesem de pürüzlü ya da çok kalın değildi. O yüzden şarkılara eşlik etmem ortamı rahatsız etmiyordu.
"Na-nay na-nay esmer yarim na-nay."
Zümrütlerinin ışıl ışıl parıldadığı o anlarda benimle birlikte şarkıyı söylemeye başladığında aramızda olan bir adımlık mesafeyi de kapattım. Göğsü göğsüme değerken, nefesini yüzümde hissediyordum. Yüzünü hafifçe bana doğru eğmiş, aramızdaki bir kafa boyu mesafeyi de kapatmak ister gibiydi. Ellerinin çıplak sırtıma doğru yükselip orada oyalandığını hissetmek tüylerimi ürpertti. Ama sesimi çıkaramadım. Andaki efsunu kimsenin bozmasına gücünün yetemeyeceğini bile bile yine de sustum.
Şarkı bittiğinde bile yapışık vücutlerimiz ayrılmak istemedi. Ki ayrılsalar bile ruhlarımızın hala sarmaş dolaş olması içimdeki yanan yerlere bir avuç su serpti.
"Bana ne oluyor, anlayamıyorum."
Parıldayan gözlerini kırpıştırarak sorduğu bu soru beni gülümsetti.
"Keşfediyorsun." diye fısıldadım. Kaşları hafifçe alnına doğru yaklaştığında çalan şarkının ritmiyle bir sağa bir sola sallanmaya başladık.
"Bu keşfedişin başındaymışım gibi geliyor."
Bu sefer gülümsemem neşeli bir kıkırdayışa döndü.
"İlk adımı attın diyebilirim." dedim kıkırdayışımın arasından.
"Oysa ben sana koşarak gelmek istiyordum."
Söylediği bir kaç kelime kıkırdayışımın yarıda kesilip boğazıma takılmasına neden oldu. Sanki boğazıma takılan bu gülüş değil de onun güzel zümrütleriydi.
"Gel gönlümü, yerden yere vurma güzel, ne olursun."
Mabel Matiz'in sesine eşlik ederek erkeksi sesiyle söylediği bu sözler gözlerimin dolmasına ama aynı zamanda ufak bir tebessümün yüzümde belirmesine neden oldu.
"Çok severim, söyleyemem. Sorma güzel, ne olursun."
Bu sefer ben Mabel Matiz'e eşlik ettiğimde yüzündeki ifade hayranlıktan başka bir şey olamazdı.
"Sevgin nefes, sevgin candır, sevgin bana heyecandır."
Boynumu biraz yana kırıp gözlerinin derinlerine bakarak söylediğim bu sözler sanki onu etkilemiş gibi kaşları çatıldı. Ama ağzını açıp da bir kelime söylemedi.
"Kalbim ince bir fidandır, kırma güzel ne olursun."
---
Takı törenine annemler de girdiğinde kızlara Ebrar'a vereceğim hediyeyi gösterip kıkırdamalarını izledim. Takı sırasının arkasında en yakın arkadaşları olarak dizilmiştik. Heyecanlıydım, çünkü hediyeme vereceği tepkiyi çok merak ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İpek'
General FictionUzak, çok uzak diyarlardan gelmiş gibiydi gözleri. İki yeşil boncuk düşmüştü yer yüzüne,o da onları çok sevmiş takıvermişti sanki kirpiklerinin arasına. O kadar güzeldi ki gülüşü, bıyıklarının arasından firar edip kaçıveriyordu bazı zamanlar. O hoş...