Soğuk bir sonbahar gününe gözlerimi açtığımda yanı başımda bir çift gözle karşılaşmıştım. Şermin koca gözlerini suratıma dikmiş, bana bakıyordu. Gözlerimi ovuşturup derin bir nefes doldurdum ciğerlerime. Bu uyandırma tekniğinden pek hoşlandığım söylenemezdi.
"Ne oluyor sabah sabah? Camı da açmışsın sonuna kadar, üstüme kar yağmış be boncuk!" dedim üstümdeki yorganı boğazıma kadar çekerken.
"Kalk kalk. Bugün önemli bir gün, unuttun mu yoksa?"
Gözlerimi pörtlettim. Bugün doğum günüydü, bunu biliyordum. Ama bilmiyormuş gibi yapmak en önemli görevimdi. Ağız tadıyla süpriz de yaptırmıyordu be kardeşim!
"Evet çok önemli bir gün." dedim ciddiyetle yatağımda oturur pozisyona gelirken. Uykudan şişmiş gözlerim, dağılmış saçlarım ve üstümde yılların eskitemediği pijamamla ciddi bir duruş sergiledim. Hevesle gülümsedi ve ellerini birleştirip çenesinin altına şirin şirin koydu. Gülmemek için kendimi zor tuttum.
"Bugün 3 tatil günümden bir tanesi ve izninle biraz daha uyumak istiyorum Şermin'cim." dedim ve onu yatağımdan ittirmeye çalıştım. Yerinden kıpırdamadan donuk bir suratla boncuk gözlerini suratımda gezdirdi ve ardından tavana çevirdi.
Gerçekten kendimi gülmemek için tutuyor, yanaklarımın içini dişliyordum.
Birden ayağa kalktı ve şaşkın suratıyla yatakta yayılmamı seyretti.
"Nasıl ya?"
Ağlayacakmış gibi bakan gözleri, büzülen dudakları gözlerimi tekrar kapatmamı engelledi. Yufka yüreğim bu görüntülere dayanmasa da akşamki süprizin onu nasıl mutlu edeceğini düşünüp umursamazca sordum.
"Ne oldu?"
"Bugün benim doğum günüm aptal! Nasıl unutursun?" dedi olduğu yerde tepinirken. Şaşkın bir şekilde - şaşkın olmaya çalışarak-yataktan doğruldum.
Acaba öğretmen olmak yerine oyuncu mu olsaydım?
"Canım kuzenim, bugün 20 Ekim mi?" dedim yataktan hemen kalkıp ona sarılırken. Şermin beni ittirmeye çalışırken ona daha çok sarıldım. Yüzümü görmediği için rahatça sırıtabilirdim.
"Şimdi hemen giyiniyorum ve alışverişe gidiyoruz. Kendimi hemen affettiricem söz!" diye şakıdım. Şermin kollarımdan kurtulup yatağıma oturdu.
" 10 dakikan var yoksa fena yaparım. Zaten kızların da işleri varmış, hepiniz nasıl unutursunuz ya!"
---
"Sence bu nasıl?" dedim elimde tuttuğum pembe elbiseyi üstüne doğru tutarken.
"Hayır ben çiçekli olanı beğendim, bana onu al."
Başımı olumlu anlamda salladım. Elimdeki elbiseyi askısına asıp ona doğru döndüm.
Hiç bir şeyden haberi yoktu, elinde tuttuğu elbiseyi doğum günü hediyesi sanıyordu. Oysa akşama onu hazırlıyordum; kızlar, Ali ve Yiğit bahçeyi akşam için hazırlıyordu. Sabahın köründen beri olmayan ihtiyaçlarım için mağaza mağaza gezmiş, Şermin'e bir sürü elbise ve ayakkabı almıştık. Yine de suratı beş karış asık yanımda dolanmaktan başka bir şey yapmıyordu.
Kahvaltıyı ve öğle yemeğini bile dışarda yaptığımız için 3 aylık harcamalarımın hepsini bugüne yatırmış olmak canım kuzenimin var olmasına değerdi.
"Ee şimdi ne yapacağız?" diye mırıldandım. Şermin merakla bana baktı.
"Ne dedin, duyamadım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İpek'
General FictionUzak, çok uzak diyarlardan gelmiş gibiydi gözleri. İki yeşil boncuk düşmüştü yer yüzüne,o da onları çok sevmiş takıvermişti sanki kirpiklerinin arasına. O kadar güzeldi ki gülüşü, bıyıklarının arasından firar edip kaçıveriyordu bazı zamanlar. O hoş...