🌧️🌧️🌧️
Elimdeki telefona aval aval bakarken gözlerimi iki kere kırptım.Bu salak beni balkona mı çağrıyordu?
O kadar şey yazdıktan sonra cevabı bu muydu yani?
Balkona gel?Onu aşağıdan atma hayalleri kurarken pijamalarıma aldırmadan odadan çıktım.
Salona girdiğimde her zamanki gibi uykusunda mırıldanan ikizimin yanından geçerken derin bir uykuda olması beni rahatlattı.
Balkonun kapısını kapatsam dahi sesimi kısık tutabileceğime pek güvenemiyordum.
Çünkü birazdan kapıyı açıp yanına gideceğim çocuk sinirlerimi alt üst etmeye, içimdeki durgun denizleri tsunamiye tutmaya devam ediyordu.
İçeri girdiğimde arkası bana dönük, mavi- gri, kareli pijaması ile karşımdaydı.
Beni alt üst eden bir zamanlar sırtından inmediğim çocuk karşımdaydı.
Kızgınlığımı bastıran gökyüzündeki yıldızların güzelliği miydi, yoksa kızgınlığımın üzerini örten sana olan kırgınlığım mıydı Jungkook?
☁️☁️☁️
İkimizden de ses çıkmıyordu. Sahi, mesajlaşmak kolaydı da yüzüne bakınca neden bu kadar zor oluyor?
Derin bir kuyuyu andıran kahverengi gözleri gözlerimi bulduğunda içindeki hüzün ikimizin arasında takılı kaldı. Saatin yelkovanı ve akrebi gibi. Durdu. Tik tak sesleri aramızda yankı yaptı. Sadece ikimizin arasında zaman aktı. Anılarım eşyalarını hızlıca toplamaya girişti. Beni terk edecekken zihnimden kapıyı sertçe çekip kalbimin bir odasında kendine yer buldu.Sen yalandın. Sen yok olup gitmiştin. Ne yüreğimde ne zihnimde ayak izlerin silinmişti.Sanki hiç var olmamış gibiydin hayatımda. Bir gölgeydin adeta.
Sana dair her şeyi yalanlamışken kapımı çalmanı beklemiyordum. Kapımın deliğinden gördüğüm sen... Gerçektin.
Güldüğüm, omzunda ağladığım, sohbet ettiğim, oyunlar oynadığım o çocuğun gözleri karşımdaydı.
İlk defa bu kadar hüzünle dolmuştu gözlerin.
Gözünden düşen bir damla ile gözlerimi kırpıştırmadan edemedim. Gözleri gözlerimden ayrıldığında dudakları aralandı.
"Seni seviyorum."
⛅⛅⛅