Arabaya bindiğimizde Ege;
''Nasıldı bu akşam canım ?''
''Çok güzeldi.'' dedim biraz tripli bir şekilde.
''Aşkım ne oldu ?''
''Yoo, yok bir şey.''
''Var var, var bir şey, aşkım söyle''
''Hı hı, sen git de Mustafa'ya iltifat et.''
''Nasıl ? Sen kıskandın mı beni ?''
''Yoo ne kıskanıcağım.''
''Evet evet, kıskanmışsın hem de Mustafa'dan.''
''Niye Mustafa'nın ne özelliği var ?''
''3 yaş küçük benden.''
''Ben de 2 yaş küçüğüm ne olmuş?''
''Senle o bir mi ? Yapma Allah aşkına ya.''
''Ama yakışıklısın dedin, üstelik bir de yetmezmiş gibi sarıldın çocuğa.''
''Bir tanem amcamın oğlu sayılır. Yapma gözünü seveyim ya, babamla babası çok yakın arkadaşlar kardeş gibiler hatta. Benim gözüm senden başka kimseyi görmez ki.''
''İyi tamam öyle olsun.''
''Barıştık mı ?''
''Küsmemiştik ki''
''Hee iyi o zaman.'' Dedi eve de gelmiştik saatte epey bir geç olduğu için hemen yattık. Uyumuşum ben yine. Sabah olduğunda hemen kalktım yataktan bir aksilik olmadan 2 gün üst üste olacak iş değil :) Sonra duşa girip, giyinip aşağı indim. Kahvaltıyı hazırlamaya yeni başlamışlardı. Bir kaç Fransızca bir şey söyledikleri için bende güldüm sadece. Kendimi mal gibi hissettiğim için balkona geçtim hemen oturalı çok olmadan arkadan bir ses;
''Ne o, erkencisin bakıyorum da.''
''Aaa öyle mi olmuş ? Hiç farkına varmamışım.''
''Kaçtın mı yani sen şimdi ?'' deyip güldü.
''Yok canııım ne alakası var.''
''Bak kahvaltı hazırlandı herhalde oturalım.''
''Bunun acısı alınır ben söyleyeyim.'' Masaya oturduk ve kahvaltıya başladık yine her şey enfes gözüküyordu.
''Bugün ne yapacağız ?''
''Alış veriş yaparız demiştik ya, onu hallederiz gezeriz biraz.''
''Gerek kalmadı aslında ona çok ama yine de dolaşalım bir kaç şey alırım hediye gibi.''
''Tamam da yine de alırız sana kıyafet.''
''Gidelim de bakarız.''
''Tamamdır.'' dedi ve çıktık evden 15 - 20 dakikaya geldik bir yere bir sürü mağzalar, cafeler, restaurantlar bir çok şey vardı. Önce biraz müzeleri gezdik sonra biraz yürüyerek Eyfel Kulesi'ne çıktık. Paris buradan harika gözüküyordu. Biraz orada kaldıktan sonra indik aşağı ve geldiğimiz yere geri döndük.
''Aşkım baya bir kıyafet alalım da buradaki evde kalır gelip gittikçe buradan giyersin, ne de olsa sık sık geleceğiz buraya değil mi ?''
''Ya bilemedim şimdi, geliriz herhalde.''
''Herhalde mi ?''
''Geliriz gelir.'' deyip gülümsedim.
''O zaman başlayalım ama yine de İstanbul'a götüreceğin şeyler de alırsın.''
''İyi olur aslında, orada da pek bir şeyim kalmadı güzel.'' dedim gezerken acıkmışız önce biraz yemek yedik sonra bir sürü mağaza gezip bir sürü şey aldık. Kıyafet, hediyelik eşyalar. Gezerken zamanın ne ara geçtiğini anlamamışız. Akşam olmuştu, bindik arabaya eve vardığımızda saat 11 olmuştu aldığımız kıyafetleri Ege çalışanlardan birine vererek yıkanıp ütülenmesini istedi. Bizde kahve içmek için balkona geçtik.
''Doğruluk mu cesaret mi oynayalım mı ?'' Dedim
''Olur, oynayalım.''
''Tamam ilk ben başlıyorum. Mustafa'ya yakışıklı derken ciddi değildin değil mi ?''
''Bu konuyu kapatmıştık diye düşünmüştüm. Üstelik doğruluk mu cesaret mi diye bile sormadın.'' Ben sadece yüzüne bakıyordum.
''Ne ? Cevap mı bekliyorsun ?''
''Elbette.''
''Değildim, senden yakışıklısını da görmedim hiç görmem de.''
''Ya, gerçekten mi ?''
''Gerçekten. Doğruluk mu cesaret mi ?''
''Nasıl yani ? Doğruluk mu cesaret mi mi oynayacağız ? Daha neler, çocuk musun ? Biz birbirimize soru sorabiliriz herhalde değil mi ? Bunun için oyuna gerek mi var ?'' Uzun bir süre yüzüme baktıktan sonra
''E sen dedin oynayalım diye.''
''Ben dedim de cevabımı aldım.''
''Yok artık, sen niye direkt sormadın o zaman ?''
''Direkt durduk yere sorsam kızacaktın çünkü.''
''Yarabbim ya, kalk hadi kalk yatalım yarın erken kalkıp buradan güneşin doğuşunu izleriz. Çok güzel oluyor. Sonra da kahvaltımızı yapar, hazırlanıp çıkarız.''
''Gidiyor muyuz, ne çabuk geçti zaman ?''
''Gitmeyelim mi ?''
''Gidelim de geliriz yine.''
''Geliriz gelir.'' dedi sonra odaya çıkıp uyuduk. Sabah olduğunda öyle bir sesle uyandım ki ne yapacağımı şaşırdım. Ege de uyanıp hemen kapattı sesi;
''O neydi be.''
''Uyuya kalırda gün doğumunu kaçırırız diye tedbir aldım.''
''Çok iyi yaptın Egecim beynim zonkluyor.''
''Güneş doğsunda uyuruz yine olmadı.''
''İyi hadi inelim o zaman'' dedim elimizi yüzümüzü yıkadıktan sonra aşağı inip balkona geçtik. 5 dakika sonra güneş doğmaya başladı. O kadar güzeldi ki nutkum tutuldu bir an. Zaten mükemmel olan bir manzara kusursuz bir hal de almıştı aynı zamanda.
''Nasıl beğendin mi ?''
''Beğenmek mi, bayıldım bayıldım. Bu çok harika bir şey.''
''Bir de denizde olduğunu düşün, off.''
''Ayy, harika olur.''
''Bir daha ki gelişimizde de öyle yaparız artık.'' Biraz daha izledikten sonra gidip biraz daha uyuduk. Uyandıktan sonra hemen kahvaltımızı yapıp duşumuzu da aldık ve hazırlandık. Şoför bizi hava limanına bıraktı. Bizde geldiğimiz uçağa bindik ve havalandık.
''Hayatım da yaşadığım en güzel 4 gündü teşekkürler.'' deyip dudağına bir öpücük kondurdum.
''Her zaman güzel günler geçireceğiz merak etme.''
''Ama ne kadar garip ve komik, sıfır eşyayla gelip küçük bir valizle geri dönüyorum.'' deyip güldüm
''Ne güzel oldu işte, bak aklıma ne geldi sendeyken en çok kimin sevdiğini tartışacaktık, ama tartışamadık. Hatırlat demiştim ama ben hatırlatıyorum.''
''E o belli de ondan, ben daha çok seviyorum.''
''Benden çok sevemezsin.''
''Aşkım ya bunu nasıl tartışalım, ikimiz de birbirimizden çok seviyoruz birbirimizi.''
''Ve bu konu tartışmaya kapalıdır bundan sonra.''
''Değil mi.'' deyip güldüm. Bir anda kokpiten sesler gelmeye başladı. Sonrasında telaşlı ve korkmuş bir hostes yanımıza gelerek
''Ege Bey motorlarımız çalışmıyor, düşüyoruz...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Tesadüf Böyle Olsa
Teen FictionHayal gücümün yettiği kadar ve muhteşem önerilerinizle Serkan ve Ege'nin aşk dolu hayatlarını beraber yazacağımız harika bir kitap olacak. Çarpışarak tesadüfen karşılaşan bir aşkın harika tohumları yeşeriyor. Platonik olarak başlayan bu aşk harika...