Öncelikle uzun zamandır yazamadığım için üzgünüm ama emin olun bir sonra ki bölüm çok daha kısa zaman da gelecek. SAĞLIKLA KALIN...
Ben hala uyanacağım diye beklerken cam kapıya çarpmam ile sarsıldım. Kahretsin ki rüya değildi, yaşadıklarım gerçekti. Şoförümden anahtarı aldım, ona taksiyle dönmesini, olanlardan kimseye bahsetmemesini ve bugün şirkete dönmeyeceğimi Derya'ya söylemesini istedim ve de arabaya binip hızla otelin önünden uzaklaştım. Yapacak hiçbir şeyim yoktu, nereye gideceğimi bilmiyordum ama sonra direkt oraya yol aldım gerçek Ege'ye. Arabadan inip hızla içi boş olan Ege'nin mezarına doğru yol aldım. Hafta da en az iki kere uğradığım yere hüzünle, sırlarla, merakla gelirken bu sefer sinirle, anlamsızlıklarla gelmiştim. Mezar taşına oturduğum da en son ektiğim çiçeğe bakarak ''neden?'' dedim. Neden sadece bunu anlamak istiyorum. Neden bunları yaşıyorum. Ölümünü yeni kabullenmişken, şimdi dirisini nasıl kabullenecektim. Orada yaşadıklarım neydi peki ? Bir sinir mi ? Sanmıyorum. Yok sa bir kızgınlık mı ? Bu da değildi. Neydi peki o anlamlandıramadığım duygu. En son bu duyguyu Ege'yi ilk gördüğüm de yaşamıştım. Anlamlandıramadığım bir his vardı içimde. Ama beni mutlu eden, beni sevindiren bir histi. Bu seferki anlamlandıramadığım duygu beni boğuyordu, sanki, sanki öldürecek gibiydi. Mezar taşında yazan ''Ege'' ismine bakarak ''Ben ilklerimi seninle yaşadım Ege, ilk sevgilim sendin. İlk patronum sendin. İlk aşkımdın ya sen benim. En çok seni sevdim ki ben Ege en çok seni sevdim. Ve ben seni hep seveceğim ama seni, beş yıl önceki seni.'' Sonra hafif gülümseyerek ''Hatırlasana hostes gelip 'düşüyoruz' dediğin de benim telaşlanıp ayağa kalkıp 'ne' diye bağırışlarım, senin şaka zannetmen, sonra gerçek olduğunu anlayınca birbirimize sarılışımız.'' Artık gülümsemiyordum, tekrardan gözlerimden akan yaşlarla ''ben o sarılmayı hiç unutamadım Ege'' dedim yutkunarak. Ayağa kalkıp ''tekrar gelene dek görüşürüz bir tanem.''
Arabaya bindiğim de hava daha tam kararmamıştı ve ben yine nereye gideceğimi bilmiyordum. Kabristanlıktan ayrılırken akıl hocam dediğim bir büyüğümün yanına gitmeye karar verdim. Anlamsızca yola bakıyor, tüm hayat enerjim tükenmiş bir biçimde direksiyonu tutuyordum. Evinin önüne geldiğimde arabayı park edip biraz kendimi toparlamaya çalıştım ve indim arabadan. Kapıyı iki kez çalışımın ardından, yardımcılardan birisi kapıyı açtı ve beni içeri buyur etti. Salon da Kemal hocamı beklerken ''hoş geldin'' deyişini duyarak ayağı kalkıp elini öptüm. ''Hoş bulduk hocam, nasılsınız, afiyettesinizdir inşallah.'' ''Sağlığım yerin de olunca, keyfim de yerin de.Serkan Bey. Lakin sizin bir sıkıntınız olmalı ki yüzünüz kekremsi bir hal almış.'' Ne kadar tanırsa tanısın, resmiyet onun hitap şeklidir. Öyle ki kendi öz oğluna bile bey diye hitap eder. Onunla epey bir konuştuktan sonra ayrıldım yanından. Kemal hocam ile konuşmak bana çok iyi geliyor. Onun düşünceleri, sözleri, yaşam tarzı çok imrendirici. Ama onun gibi asla olamam sanırım. Onun dediklerini yapacaktım. 'Önce düşün' dedi. 'Uzun uzun düşün, bir karara var tekrardan düşün ve kararını sorgula, ardından onun doğruluğunu düşün, hayatını nasıl etkileyeceğini, nelere mal olacağını ve özellikle de seni nasıl etkileyeceğini düşün.' Demişti ama rahat ve kendimi mutlu hissettiğim bir yerde düşünmem lazımmış. Galiba bir ormana bakarak rahat ve mutlu hissedecektim. Ama bunun için eve gidip biraz bilgilendirme yapmalı ve oğlumu görmeliydim. Saatte bayağı bir geç olmuştu. Eve doğru yola çıktım. Arabayı park edip kapının önüne hızlıca çıktım. Kapıyı sessizce açtım ki oğlum uyuyorsa uyanmasın ama içeriden hiçte duyulmaması gereken sesler duyuyordum yavaşça kapıyı kapatıp, sesleri takip ettim. Yatak odamızdan geliyordu kapıyı açtığımda, eşim Mine ve tanımadığım biriyle seks yapıyordu. Beni görünce hemen üzerlerini giyinmeye başladılar. Ben neye uğradığımı şaşırmıştım. Bu sefer içim de kızgınlık ve sinir elbette vardı. Üzerini hızlıca giyinen fuckbodymiz ya da Mine'nin yeni aşkıydı belki de, yanımdan koşarak çıkıp gitti. Mine'ye döndüğüm de ise ''bak açıklayabilirim demeyeceğim.'' Dedi. ''Deme zaten'' diye bağrındım. ''Derya bana senin çok işin olduğunu söyledi, ben de eve gelmeyeceksin sandım.'' ''Benim eve gelmemem senin başkasıyla seks yapman anlamına mı geliyor. Daha tek kelime dahi etme. Ege evde değildir umarım.'' ''Değil tabi ki.'' ''Aaa öyle mi ne kadar düşünceli bir annesiniz. Ege nerede Mine ?'' ''Annem de, yeter artık sıkıldım senden, ayrılacaktım bu da bahanem oldu. Bitti.'' ''Sikeyim bahaneni, bitti demeye hakkın yok. Amına koyayım kafam hiçbir şeyi algılayamıyor artık, siktiğimin hayatı daha neler yaşatacaksın. Yarın geldiğim de toparlanmış ol ve siktir git. Boşanacağız ve Ege benimle kalacak. Sen de kiminle seks yapmak istiyorsan onun yanına git.'' dedim ve dayanamayıp yanına yaklaşarak ''gözüme bak'' dedim. Tüm sinirim ile ''orospu olduğunu unutma'' dedim ve kapıyı çarpıp çıktım evden. Tabi o arkamdan bir şeyler zırvaladı ama asla duymadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Tesadüf Böyle Olsa
Teen FictionHayal gücümün yettiği kadar ve muhteşem önerilerinizle Serkan ve Ege'nin aşk dolu hayatlarını beraber yazacağımız harika bir kitap olacak. Çarpışarak tesadüfen karşılaşan bir aşkın harika tohumları yeşeriyor. Platonik olarak başlayan bu aşk harika...