"Günaydın birtanem" dedim gülerek ve dudağından bir öpücük aldım. Duşumuzu alıp kahvaltı hazırlamak için mutfağa girmemizle benim şok geçirip çığılık atmam bir oldu. Yerde yatan kanlı bir erkek cesedi vardı...
Ege'ye dönüp "bu ne şimdi" der gibi baktım. Onun da rengi atmıştı. Ama dirayetini koruyarak:
"Tamam, şimdi sakin olalım. Panik yapmaya gerek yok." Dedi Ege. "Ege nasıl panik yapmayayım, mutfağımda kanlarla yerde yatan bir adam var" dedim. "Serkan tamam, zor ama sakin kalmaya çalış şimdi polisi arayalım" dedi ve yukarı çıktı. Yerde yatan adama bakamıyordum. Çok korkunç görünüyordu. Arkamdan birilerinin geldiğini hissettim bir anda arkamı döndüm...
"Aaaa! İmdat, yardım edin!"
"Birtanem iyi misin ? Uyan hadi, kabus görüyor olmalısın."Ege beni sarsarak uyandırdığı zaman korkarak uyanmıştım. Bir anda boynuna sarıldım, o kadar sıkı sarılmış olmalıydım ki
"Serkan tamam, boğulacağım" dedi kesik kesik seslerle. Onu bırakıp tekrar kafamı yastığa bıraktım.
"Aaahh! Çok korkunçtu Ege."
"Tamam korkma artık, geçti bak ben burdayım uyandın. Hadi duşumuzu alıp kahvaltımızı yapalık güzelce."
"Tamam beni sakın yalnız bırakma."
"Böyle bir şeyi yapmam, tatlıdan vazgeçilir mi hiç ?" Deyip popoma vurarak arkamdan banyoya geldi. Güzelce duşumuzu aldıktan sonra çıkıp üzerimizi giyindik. Yaz ve oldukça sıcak olduğu için atlet ve şort giyinmiştik. Benim şortlarım Ege'ye biraz dar geliyordu ve seksiliğini arttırıyordu. Mutfağa girmeden hemen önce Ege'ye dönerek:"Önden sen gir, pat diye girmek istemiyorum" dedim masumca bakıp tırnağımı yiyerek. Ege mutfağa doğru ilerlerken "abartma sadece bir rüyaydı ya" dedi ve mutfağa girip yere bakarak "aaa o ne ya, eyvah" diyerek geri geri adım atarak çıktı mutfaktan. O sırada ben bağırarak sağ solda adam arıyordum, rüyamın gerçek olduğunu düşünerek. Ege de bana bakarak kahkahalar atıyordu.
"Aşkım gel şaka yaptım, şaka" dedi Ege. Kalbim küt küt atıyordu, bir elimi duvara dayayarak "ya Ege sen delirdin mi? Allah aşkına öldürmeye mi çalışıyorsun beni, zaten korkmuşum" dedim kızgınca bakarak. "Sensiz yaşayamam ki, sadece korkunca çok tatlı oluyorsun, bunu görmek için yaptım" dedi. "Tamam tamam, hemen güzel bir laf, bir iltifat edemeden duramazsın" diye söylenerek mutfağa girdim. "Hakediyosan demek. Söylemeden duramam tabi" diyerek arkamdan yaklaşarak boynuma öpücük kondurdu. Kahvaltıyı hazırlarken çok özlediğim bir şeyi yaptık. Salatayı birlikte dilimlemek. Arkamdan ellerimi tutarak salatayı dilimledik, arada bir boynuma kondurduğu öpücüklerle de sevgimizi katıyorduk. Hep derler ya, 'yemeğe sevginizi katın' bu şekilde yaptığımız her şey gerçekten muhteşem oluyordu. Öyle ki bahçe salatası bile acı gelirken bana böyle doğrayınca tatlılaşıyordu sanki. Belki çok saçma gelecek ama benim için öyle. Kahvaltıya oturduğumuz da 5 yılımızı sanki uyuyarak geçirmişiz gibi hiçbir şeyden bahsetmedik sadece birbirimizden ve bundan sonra neler yapacağımızdan konuştuk.
"Diyorum ki şirketi Derya'ya bırakalım. Aylık kazancı da %50 %50 bölüşürüz. İkimize de burada yeter de artar bile o para."
"Çok iyi düşünmüşsün Ege'm ama Derya bunu kabul edecek mi ?"
"Neden etmesin ? Bence hak ediyor."
"Kesinlikle ediyor, o şirkette belki de ikimizden çok onun hakkı vardır."
"Mutlaka öyledir. Bunu ona en kısa zamanda söyleyelim."
Kısa bir sessizlikten sonra benim kıkırdamalarım bozdu süküneti ve ardından Ege'nin sorusu.
"Neye gülüyorsun ? Komik bir şey varsa söyle, bizde gülelim."
Bir anda yüzüm ciddi bir hâl alarak:
"Tüm komikliği kaçtı şuan""Ya tamam söyle hadi" dedi Ege gülerek.
"Herkese uzun uzun mektup yazdım, uzunca bir süre görüşemeyeceğiz diye. Şimdi daha bir hafta olmadan geri döneceğim hepsine ona gülüyorum"
"Dön dön, hetkese mutlu haberi ver."
"Kimseye beraberliğimizin haberini vermiyorum. Bir zaman sır olarak kalsın."
"Ne demek o ?"
"Ege şimdi daha gidişimi sindirememiş insanlara nasıl bir anda birlikteliğimizi söyleyeyim."
"Hatta kimseye geri de dönmemeliyim belki. Sadece Derya'yı, teklifi beraber sunalım diye, sırrımıza dahil ederiz. O kadar"
"Tamam senin düşündüğün gibi yapalım" dedi sanki biraz alınarak.
"Ege'm lütfen beni anla, ben sana hiç bahsetmeyelim demiyorum ki, biraz zaman istiyorum sadece" dedim Ege'ye ve gönlünü almak için dudağına yaklaştım ve uzunca bir öpücük aldım dudaklarından. Daha sonra televizyondan bir film açarak seyretmeye başladık. Film de bir uçak kazası sahnesi vardı. Tam o sırada filmi kapatıp Ege'ye sarıldım:
"Seni çok özledim. Bir daha asla ayrılmayalım asla" dedim titrek bir sesle.
Ege hafif kıkırdıyarak ve heyecanlı gözlerle "ben bu özlemi dün gece giderdiğimizi düşünüyordum" dedi. "İnanamıyorum Ege ya, hep seks düşünüyorsun" dedim biraz kızarak.
"Hiçte, hadi kalk biraz gezelim."
"Ege sanırım burada eşcinsellik pek uygun değil. Rahat dolaşamayız, bu konuyu konuşmak istiyodum başka bir yere gidelim."
"Öyle mi ? O zaman kesinlikle başka bir yere gidelim. Ben artık seninle dışarıda da el ele gezmek, rahat davranmak istiyorum."
"Ben de öyle ama yine de gezmeye çıkalım, gelince bir yerler düşünür, oraya taşınırız ve inşallah çok rahat ederiz orada."
Dışarı çıkıp çok güzel bir gün geçirdik. Müzeler, plajlar, yeşillik alanlar bir çok yerde dolaşıp eğlendik. Eve döndüğümüzde kapıyı açtım ve koltuğumda oturan kişiyi görmemle dona kaldım."Mine, nasıl ya ? Sen nasıl buldun beni ? Ve nasıl girdin buraya ?"
"Seninle iki sene yaşadım Serkan, seni illaki tanımışımdır. Burayı sevdiğini söylemiştin. Tahmin etmek zor olmadı. Ve arka bahçeye açılan sürgülü pencereni açık unutmuşsun"
"Hay! Ne arka bahçeymiş arkadaş."
Ege kenardan küçük bir çocuk gibi bizi izliyordu. Mine neden buraya kadar gelmişti. Mektubumu affedici bir şekilde mi algılamıştı acaba. Biraz ağır olacaktı ama pat diye sordum:
"Neden geldin ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Tesadüf Böyle Olsa
Подростковая литератураHayal gücümün yettiği kadar ve muhteşem önerilerinizle Serkan ve Ege'nin aşk dolu hayatlarını beraber yazacağımız harika bir kitap olacak. Çarpışarak tesadüfen karşılaşan bir aşkın harika tohumları yeşeriyor. Platonik olarak başlayan bu aşk harika...