Bu bölümü ayrı bir sevdim ki...Bizimle bir kez daha beraber olduğunuz için teşekkürler❤
Desteklerinizi twitter olsun instagram olsun bekliyoruz, sevgileeeeer💋
Keyifli okumalar...
🌻
Meserret sözlerinin ardından ayaklanırken, Nefes'e de gözleriyle "hayde!" demeyi ihmal etmez. Babaanne torun arasındaki sessiz haberleşmeyi anlayan Tahir, misafirlikte edindiği arkadaşından kopmak istemeyen bir çocuk gibi Meserret'in gözlerine bakar.
"Gidiy misiniz?"
Nefes duyduğu o ses tonunda saklanmak ister. O kadar sakin o kadar masumdu ki, o gözlerde küçük erkek çocuğunu üzmek istemez. Ama artık gitmesi gerektiğinin de farkındadır. Babaannesi kalkmış gelmiş buraya kadar, gitmezse olmazdı. Sonra yine başlardı "kıyamay misun sen sevduğune?" diye. Nefes "artık gitmem lazım" bakışları atarken, Meserret'de Tahir'in havada kalan sorusunu cevaplar.
"Uşağum biliy misın bizim de bir evimuz var hani? Gidip yatmamız lazum, bilmem anlatabildum mi?"
Meserret'in söylediklerine dönüp, cevap vermek istiyordu Tahir. Ama gölgesinde dinlenmek için can attığı yeşillerine takılı kalınca, bu pek mümkün olmuyordu. Zaten kendi gözlerine diyemezdi ki, "yeşillerden çek kendini" diye. Ancak yeşiller, kendiliğinden çekip giderse ayrı düşebilirdi onlarla. Bu Tahirce;
"O yeşiller, benim yaşamak isteyişim. Ne vakit ki ben demeden, ayrı düşer gözlerim yeşillerle. İşte o saniye ölmek istemiştir Tahir. Çünkü kalmamıştır başka kendini anlatmanın yolu."
O gözlerdeki Tahirce yemini görmüş olmalıydı Nefes. Ondandı yeşillerini ayırıp, babaannesiyle buluşturması.
Bu demek oluyordu ki; "artık gidelim babaanne, yoksa sevduğume kıyamayip kalacağum ha burada."Meserret'de görür torununun gözlerindeki taze sevdayı. Anlar yenice sıkı sıkıya tutunduğu daldan kopmak istemeyişini. Bilir o yüreğin dört etrafını saran keskin, sağlam sözü. Daha fazla zorlanmasın diye, torununun gözlerindeki "gidelim!" çağrısına kulak verir. Tahir'e dönerek; sesinin dozunda sert, tutumunda şefkatli çıkmasını ayarlarak konuşur.
"Gitme vakti!
İyi akşamlar uşağum."Tahir Meserret babaannesine karşı başıyla selam verirken, sonrasında yiyeceği bir baston olup olmamasına aldırmadan iki adımda Nefes'in yanına varır. Tahir'in gelmesiyle sanki yapacağı hamleyi bilirmişcesine gözlerini yumar Nefes. İşte o an tam da tahmin ettiği gibi Deli Tahir; kendisi kadar deli olduğundan bir an bile şüphe etmediği, taze sözlüsünü alnından öpmüştür çünkü.
🌻
2 saat sonra:
Su almak için mutfağa gelen Asiye, köşedeki döşekte uzanan bedenle ışığa yönelir. Işıkları açtığında gördüğü bedenle, bir "oh!" çeker. Çünkü o bedenin sahibi, biricik paşasıdır. Burada böyle iki büklüm yatmasına gönlü razı olmadığı için, Tahir'i ufaktan ufaktan sarsar. Omzunu sarsan kollarla, tepesindeki ışığın izin verdiğince gözlerini açar Tahir. Yengesini görmesiyle, nerde olduğunu idrak eder. Usulca yattığı yerden doğrulur. Kendisinden bir açıklama beklercesine bakan yengesine, "ne var yenge?" bakışı yollar.
- Yengem bu ne hâl?
- Neyim var ki yenge?
- Soruma soruyla cevap verme uşak! De bakayum, sen iki tek atsan dahi yatmazsın burada. Noliyi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tozlu Kütük
Fanfiction- Bir yapboz misali kader, çetin bir sevda hikayesi... "Adım attığım her yerde sen! O adımlara kurban olan ben! Senden önce koşa koşa geldiğim, Senden sonra sığamadığım, Onca köşeden sadece biri... İşte burada başladı hikayemiz. İşte burada yol ala...