Biliyorum...Sizleri epeyce beklettim. Ama bir daha aranın bu denli açılmayacağını söylersem, beni affedeceğinizi umuyorum.
Öyle değil mi?
Bu vakte kadar attığınız "Nerede kaldınız?" temalı mesajlarınız, ilginiz ve dahi sevginiz için kucak dolusu teşekkürler.
Sizleri çok seviyorum💛
Keyifli okumalar...
🌻
Güneşin en tepeden göz kırptığı, sıcak bir pazar sabahıydı. Kaleliler erkenden kalkmış, kahvaltı masasına toplanmışlardı bile. Malum bugün mutlu bir gündü. Bugün, aileye katılacak yeni üye için, usullere uygunca ilk adım atılacaktı. Deli Tahir, sevdiği kadın ile, Nefes'le bu akşam sözlenecekti. Tabii Meserret babaanne, gözbebeğini emanet edebilirse... Deli Tahir'e, gözleri kapalı bir şekilde, sonsuz bir güvenle teslim edebilirse...
"Yengem, heyecanlı mısun?"
Kalbine kurulmuş amansız heyecan ve yüzüne oturmuş gülümseyişle, bakışlarını tabağından yengesine çevirdi Tahir.
"Heyecan ne ki? Öliyrım yenge, öliyrım."
Tahir'in çatalı tutan eli titriyor, sevdiği kadının ismini geçiren zihni titriyor, bu akşamı düşünen kalbi ise yerinden çıkacakmışçasına güçlü güçlü atıyordu. Yengesine cevap verirken ki sesi de farksız değildi. Tatlı bir yaz meltemi gibi titriyordu. Hâliyle bu da tüm ev halkını gülümsetiyordu.
"Du daha gızı almadık paşam. Alalım sonra ölürsün ha heyecandan. Yani şakadan. Aman! Allah korusun. Anla be yengem, kendine de ha Nefes'e de iyi bak."
Yengesinin sıralı bir şekilde kurduğu cümleler arasından sadece, Nefes ismini aldı Tahir. İçinden, kalbinin ta en derininden sevdiğinin adını söyledi, Nefes'im diye... Ve gözlerinin önünde sevdiği beliriverirdi, başını salladı, sana da kendime de çok iyi bakacağım dedi; sonra gözlerini kapatıp, kokusunu duyumsarmış gibi ciğerlerini şenlendirdi ve kokun hep yolum olacak diyerek gözlerini usulca açtı. Ama açtığında Nefes'le değil, ev halkının şaşkın bakışları ile karşılaştı.
"Yengesinin paşası iyice kafayı yedi." dedi, elleriyle ah vah yapan Asiye.
"Yese yine iyiydi yenge. Abim uçtu, uçtu." dedi, yangaz Murat.
"Abalar yandı, tutuştu, kül oldu be abi!" dedi, yangaz Fatih.
"Artık essehten deli oldu kardeşim." dedi, Mustafa.
"Sevda, ha yok midur o sevda? Aha da böyle alıp götürür insanı. Yerde misun yoksa gökte misun, hiç bilemezsin. Oğlumun başına gelen de bu." dedi, Saniye.
Tahir, ağzını bile açmadan dinledi bir bir ev halkının dediklerini. Her biri de bu kadar mı doğru söyler dedi kendi kendine. Geçen iki aydaki hâlini düşündü. Topraklarına döndüğünde karanlıkta iken, Nefes'i tanımasıyla aydınlığa çıkıverdi. Yaralarını ortaya dökemez iken, ortaya döküverdi. Onunla beraber o yaraları sarmaya gayret etti. Bu akşam da, o gayretlerinin ilk meyvesini yiyecekti. Nefes'le sözlenecekti. Onun adının yazılı olduğu yüzüğü parmağında taşıyacaktı. Artık bir tek kendi ve ailesi değil... Cümle âlem bilecekti Nefes'in, Tahir'in her şeyi olduğunu.
"Ben kuyumcuya uğrayıp yüzükleri alayım, ardından çiçekle çikolatayı da halledip geleyim. Sizde ha o vakte kadar hazırlanın ana."
"Merak etme oğlum, hayde sen işlerine bak. Hayde benim sevdalı oğlum." dedi, oğlunun omzuna vuran Saniye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tozlu Kütük
Fanfic- Bir yapboz misali kader, çetin bir sevda hikayesi... "Adım attığım her yerde sen! O adımlara kurban olan ben! Senden önce koşa koşa geldiğim, Senden sonra sığamadığım, Onca köşeden sadece biri... İşte burada başladı hikayemiz. İşte burada yol ala...