BÖLÜM 10 'HÜSRAN

24.9K 1K 262
                                    

Habil Esat'ın kollarında uyanmanın nasıl bir duygu olduğunu tahmin edebiliyor musunuz?

Bu eve geldiğimden beri ilk kez alarma ihtiyaç duymadan, erkenden uyandım. Saate baktığımda henüz 06.28 olduğunu fark edince, beni güçlü kollarının arasına hapseden Habil Esat'ı uyurken inceleme fırsatım oldu. Düzenli bir şekilde inip kalkan geniş göğsünü hissedebiliyordum. Dağılan sarı saçları, kehribar gözlerini gizleyen kapalı göz kapakları, dudaklarıyla burnu arasındaki ve çenesindeki minik çukurlar, bu kusursuzluğu oluşturmak için özenle bir araya gelmiş gibiydi.

Elimi suratına uzatıp hafif hafif kirli sakallarında gezdirmeye başladım. Karşımdaki tabloya dayanamayınca uzanıp çenesine bir öpücük kondurdum. Fazla geri çekilmeden üst dudağıyla burnu arasındaki çukuru da öptüm. Şu anki imkanı ve cesareti tekrar bulamayabilirdim. Habil uykulu sesiyle, "Uslu dur." deyince elektrik çarpmış gibi geri çekilmiştim. "Uyumuyor muydun sen?"

"Uyandırdın."

"Özür dilerim." diyerek kollarının arasından çıkmaya çalıştığımda izin vermedi. "Erken daha. Ben uyumaya devam edeyim, sen de beni öpmeye devam et bakalım."

"Dedem uyanmıştır bile. Odama gideyim artık ben."

"Boşver şimdi dedemi. Beni uyurken taciz etmenin cezasını ödeyeceksin." diyen Habil tek hamleyle üzerime çıktığında ona direnemedim. Gücüne karşı koymam imkansızdı zaten. Fakat dudaklarımı esir alan dudaklarına istesem karşı koyabilirdim. Fakat biliyorsunuz ki benim yelkenlerim Habil Esat'ın karşısında suyun dibine gömülüveriyor. Ben bu adama karşı koyamıyorum. Ne babamın güvenini kaybedecek olmak durdurabiliyor beni, ne de şu an evde olan dedeme yakalanma ihtimali. Her şeyi unutuyorum o beni öperken.

Kendimi birden Habil'e karşılık verirken buldum. Dilimi ağzına sokup emmesine izin vermiştim ve kollarımı boynuna dolamıştım. Daha önce hiç yaşamadığım bir his, tatlı bir ürperti bedenimde hüküm sürmeye başladı. Sızlayan bacak aramın neden olduğu bir dürtüyle bacaklarımı Habil'in beline dolayarak onu daha çok kendime bastırmaya çalıştım. Gözlerimi kapatmış, kendimden geçmiştim.

Habil nefes nefese dudaklarını dudaklarımdan ayırdı. Üzerimde doğrularak tişörtünü çıkardıktan sonra tekrar eğildi bana doğru. "Çıldırtıyorsun beni." dedi dudakları dudaklarımın dibindeyken. "Küçük bir kıza karşı koyamıyorum. İnanamıyorum kendime."

"Ben küçük değilim." dedim kaşlarımı çatarak. Küçük olsam beni öpmezdi, benimle uyumazdı, öyle değil mi?

"Aramızda on yaş var Dilber. En azından bana göre küçüksün. Fakat bu umrumda değil. Seni istiyorum." Son cümleyi söylerken sertliğini tam orama bastırmış, dudaklarımdan tuhaf bir sesin çıkmasına neden olmuştu. "Sen de istiyorsun." dediğinde söylediklerini algılamakta güçlük çekiyordum. "Islandığını şu an bile hissedebiliyorum."

"Ne?" dedim şaşkınlıkla. Söylediğini anlamıştım ama ima ettiği şey edepsizceydi ve anlamamış gibi yapmıştım. Bunun üzerine üzerimden inen Habil tekrar yanıma uzandı. Elini tam o noktama, pijamamın üzerinden kadınlığıma dokundurdu. "Bak, ıslak."

"Saçmalama." dedim utançla. Aniden kollarının arasından çıkarak ayağa kalktığımda Habil'in sırıtan yüzü bana hiç de yardımcı olmuyordu. "Terbiyesiz!" dedim ve odadan çıkmak için sırtımı döndüm ona. Hâlâ arkamdan güldüğünü hissedebiliyordum.

Kapıyı açıp koridora bir göz attıktan sonra boş olduğunu fark edince hızla kendi odama geçtim. Sabah sabah yaşadığım böylesi bir heyacanın ardından hazırlanıp okula gitmek istemiyordu canım ama mecburdum. Dedem okula gitmediğimi fark edince kesinlikle kıyameti koparırdı. "Bu kızın okumakta yüzü yok, köye babanın yanına git de adama yardım et en azından!" diyerek beni küçük düşüreceğine adım gibi emindim.

HARMANŞAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin