Oturduğum kanepede elimdeki telefona bakarken, salya sümük ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. Ani bir öfkeyle telefonu fırlatmayayım diye kendimi telkin ettikten sonra halihazırda mesajlaşmakta olduğum Miray'a tekrar bir mesaj yazıp gönderdim. "Bu öküz hâlâ gelmedi Miray. Arasam mı ya?"
"Merak ediyorsan arayabilirsin." diye bir yanıt almayı beklemiyordum. İkimiz birlikte Habil'e söveriz sanıyordum ama Miray gayet sade bir cevap vermişti. Aslında bu çok doğaldı çünkü olan biteni bu kez tam anlamıyla Miray'a anlatamamıştım.
Dün gece Habil'le birlikte olduğumuzu Miray'a söylemedim. Vereceği tepkiden değil de beni yargılamasından çekiniyordum açıkçası. Miray anlayışlı bir arkadaştı aslında ama henüz iki aydır tanıdığım arkadaşımın bu konuda benim hakkımda ne düşüneceğini kestirememiştim. Ayrıca yaşadığım şeyi tam olarak kendim de idrak edebilmiş değildim.
Ne yalan söyleleyim, boğulmak üzereydim.
Dün gece Habil'le bir birliktelik yaşamıştık. Neler hissettiğimi soracak olursanız, sevdiğim biriyle böyle bir şeyi yaşamak oldukça güzel bir şey olsa da, sabahında Habil'in benimle ilgilenmemesi, gün içinde bir kere bile aramaması ve saat akşamın 10'u olmasına rağmen hâlâ eve gelmemesi beni çok kırmıştı. Dün gece beni güzel sözleriyle, ilgisiyle, dokunuşlarıyla eriten adamın bugün ortalıklarda olmayışı içimde bir tedirginliğe neden oldu. Akşama kadar düşünüp durdum kendi içimde. Serpil abla da bir tuhaftı bugün. Zaten mutfaktan hiç çıkmayan biriydi ama sanki bugün benim gözüme görünmemek için elinden geleni yapıyor gibiydi. Gün içinde kafam dağılsın diye önce Fikret'le ardından Miray'la konuşmuştum.
"Miray, buraya gelsene. Haftasonu bizde kalırsın. Ben kafayı yemek üzereyim çünkü." Yazıp gönderdim Miray'a. Ben onlarda kalmıştım uzunca bir süre. Onun da burada kalması bence bir sıkıntı yaratmazdı. Habil'in bu olaya bir şey diyeceğini düşünmüyordum. Bu benim için iyi olacaktı, hem Miray'la vakit geçirerek düşünmekten kafayı yemeyecektim hem de Habil ve Miray'ı tanıştırmış olacaktım.
"Bilemedim kuzum. Aslında güzel olur ama Habil'e bir sorsaydın." Miray'ın atmış olduğu mesaja bakarken kaba bir şekilde, "Niye ona soracakmışım be? Öküz o öküz!" diye bağırdım telefona doğru. Sonra bunu sesli bir şekilde söylememin Miray'a ulaşmayacağını idrak ederek bu söylediğimin aynısını mesaj olarak yazdım. Son olarak, "Gel lütfen. O bir şey demez." yazdım ve gönderdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HARMANŞAH
Teen FictionHabil Esat HARMANŞAH Soyum, memlekette kök söktüren dedeme dayanıyor. Asilliğimi babamın damarlarında dolaşan Harmanşah kanından, gücümü annemin duruşundan alıyorum. Duruşum mert, bakışlarım keskin, ellerim ise nasırlı. Damarlarımda dolaşan kanın h...