BÖLÜM 6 'YOĞUN

28.8K 1.1K 312
                                    

Kırgınlığımı belli etmeden masaya dönerken, hafif müzik eşliğinde içeceklerini yudumlayan, sohbet eden insanlara bakmamaya çalıştım. Buraya, bu ortama ne kadar yabancıydım ben böyle... Üzerimdeki elbisenin bile bende emanet gibi durduğuna emindim. Hele ayağımdaki topuklu ayakkabıların üzerinde durmaya çalışırken ayaklarımın beni taşıyamayacak kadar ağrımasına ne demeliydim? Bu davete gelmemem gerektiğini bir kez daha anlamış oldum.

Masada Emrah tek başına içkisini yudumluyordu hâlâ. Beni görünce gülümsedi. "Habil'i bulabildin mi?" diye sorduğunda ona cevap vermeyecek kadar umursamıyordum onu. Masanın altındaki askıda duran çantamı aldıktan sonra ruhsuz bir şekilde, "İyi geceler." dedim Emrah'a. Kaşlarını çatmıştı ama bu da umrumda değildi. Benim buradan derhal gitmem gerekiyordu.

Çantamı aldıktan sonra mekânın çıkışına doğru ilerlemeye başladım. Geriye dönüp de bakmadım. Davetlilerin neden tek başıma mekandan ayrıldığımı düşünecek olmaları da umrumda değildi. Kahretsin! Umrumda olan tek şey Habil'in o İrem paçozuyla balkondaki yakınlığının sebebiydi.

Dışarı çıkar çıkmaz derin bir nefes aldım. Al işte, Habil peşimden bile gelmemişti. Benim onları gördüğümü fark etmişti oysa ki...

Bir taksiyle eve gitmeyi planlıyordum ki kolumu saran soğuk parmaklarla irkilerek arkama baktım. "Dilber." diyerek koyu kehribar gözleriyle baktı bana. "Nereye?"

Bir de hesap mı soruyordu cidden?

"Eve gidiyorum ben."

"Neden beni beklemedin?" diye sordu yüzsüz bir şekilde.

"Bekledim. Gelmedin. Benden daha önemli bir işin vardı demek ki."

"Saçmalama Dilber. Gelecektim yanına. Seni tek bırakır mıyım ben?"

"Lütfen beni tek bırak Habil!" diye bağırdım bu kez. Öfkemi kontrol edememiştim. "Beni bırak ve sevgilinin yanına geri dön!"

Kolumu ani bir hareketle Habil'in elinden kurtararak yürümeye başladım. Ayağımdaki ayakkabılar tekrar beni huzursuz edince eğilerek ayakkabılarımı çıkardım ve öylece yolun kenarında ayakkabılarımı bırakarak, elime alma gereği bile duymayarak yürümeye başladım. Ağlamamak için epey bir zorluyordum kendimi. Yabancı bir şehirde yapayalnızdım işte.

Habil'in peşimden geldiğini, "Dilber." diye seslenmesinden anladım. "Kızım bir dursana ya! Ne sevgilisinden bahsediyorsun sen? Saçmalamayı kes ve arabaya bin!"

"Gelme peşimden." dedim ama beni dinlemedi elbette. Kolumu tekrar tuttuğunda hızlı yürüdüğüm için sendelemiş, düşmemek için de geniş gövdesine yaslanmak zorunda kalmıştım. "İrem'i kastediyorsan o benim sevgilim değil. Eski sevgilim olduğunu söylemiştim sana."

HARMANŞAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin