Bu bölümü suirreemm adlı okuyucuma ithaf ediyorum. Haftasonu bölüm atamadım, minik bir özür diliyorum kendisinden. :)
Bölümde yetişkin içerik mevcut. Bu da ufak bir uyarı olsun. İyi okumalar!
___Yurda geldiğimde bir hışım odaya girdim. Pek çok duyguyu bir arada yaşıyor olmanın verdiği karmaşıklıkla banyoya attım kendimi. Toplu ortamda kalmanın en kötü tarafı buydu, yalnız kalıp ağlayacak, acı çekecek ortamı bulmak güç oluyordu. Klozetin üstüne oturarak başımı avuç içlerime koydum ve kara kara düşünmeye başladım. Odadaki diğer iki kızla aram hiç iyi değildi zaten. Beni umursamıyorlardı, ben de onları umursamıyordum. Yataklarından sadece alt kattaki yemekhaneye yemek yemek için çıkıyorlardı. Bunların okulu, dersi falan da mı yoktu? Neyse ya, bana ne?
Ağlayıp biraz sakinleştikten sonra çıktım banyodan. Bu şehir bana dar gelmeye başlamıştı artık. Kulağımda Habil'in, İrem'in ve Emrah'ın ses tonları birbirine karışmıştı. Sanki üçü de hep bir ağızdan konuşuyorlardı beynimin içinde. Üzerimdeki kıyafetleri çıkartıp pijamalarımı giydikten sonra yatağa bıraktım kendimi. Yorganın altına gömülerek ellerimi kulaklarıma bastırdım. Sanırım, bu şehre geldiğimden beri ilk kez bu kadar yalnız hissediyordum.
Haftasonum berbat geçmişti. Geçen iki gün, odadaki diğer kızların yaptığı gibi, sadece yemek yemek için çıkmıştım yatağımdan. Birkaç kere Miray, bir kere Emrah aramıştı telefonumu ama açmadım. Akşam babam aradığında açtım mecburen. Yatakta telefondan saçma sapan videolar izlemiştim. Neyse ki yurdun interneti iyi çekiyordu da, kafamı meşgul edecek saçma sapan videolar izlerken sıkıntı yaşamıyordum.
"Biri nasıl unutulur?" yazdım arama kutusuna. Ağlanacak halime gülmüştüm kendi kendime. Tam karşıma çıkan videolar arasından birini seçip izleyecektim ki, Habil aradı beni. Ekranda birden beliren ismini görünce öfkeyle meşgule attım. Pazar günü akşama doğru saat 18.00 civarıydı. Ben meşgule attıktan birkaç dakika sonra tekrar aradı, ben yine meşgule attım. Onunla konuşmak istemiyordum. Üçüncü kez yine aradığında telefonu tamamen kapatıp yataktan çıktım ve yemekhaneye gittim. Telefonu odada bırakmıştım.
Akşam yemeğini yedikten sonra odama çıktım ama telefonu hiç açmadım. Kendi kendime oyalandım, ders çalıştım, kitap okudum. Ertesi sabah zar zor uyanıp okula gittiğimde fakültenin kantininde elinde bir bardak kahveyle tek başına oturan Fikret'i bulmayı beklemiyordum hiç. Aceleyle onun yanına giderken soğuktan uyuşan parmaklarımı birbirine kenetlemiştim.
"Günaydın." dedim sandalyeyi çekip montumu çıkarırken. "Hayırdır, sabah sabah ne işin var burada?"
Fikret önce kıstığı gözleriyle bana baktı, ardından başını eğerek kahvesinden bir yudum aldı. Çalışıyor olması gerekiyordu. Geceden öğleye kadar çalışıp, öğleden sonra derslere geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HARMANŞAH
Ficção AdolescenteHabil Esat HARMANŞAH Soyum, memlekette kök söktüren dedeme dayanıyor. Asilliğimi babamın damarlarında dolaşan Harmanşah kanından, gücümü annemin duruşundan alıyorum. Duruşum mert, bakışlarım keskin, ellerim ise nasırlı. Damarlarımda dolaşan kanın h...